Aynur ÖZKAN

Aynur ÖZKAN

18 Mart 2024 Pazartesi

İLKLERE İMZA ATAN TÜRK KADINLARIMIZ!                        

İLKLERE İMZA ATAN TÜRK KADINLARIMIZ!                        
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Dünya Kadınlar Günü” ya da “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”, her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür. Peki, Dünya Kadınlar Günü neden 8 Mart’ta kutlanıyor? Kadınlar Günü’nün çıkış noktası, ABD’de 8 Mart 1857’de yaşanan olaylara dayanıyor. Daha iyi çalışma koşulları talep eden 40 bin kadın işçinin grevi sırasında polisin işçileri tekstil fabrikasına kilitlemesinin ardından çıkan yangında 120’den fazla kadın işçi hayatını kaybetti. Olayın ardından, 8 Mart 1908’den başlayarak her yıl New York’ta birçok kadın işçi, iş hayatlarında haklarının artırılmasını ve kadınlara oy hakkı verilmesini talep eden gösteriler düzenledi. Gösterilerin başlamasından 2 yıl sonra 1910’da kadın hakları savunucularından Alman Clara Zetkin ve Kate Duncker, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’daki “Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı”nda 1857’de hayatını kaybeden işçilerin anısına 8 Mart’ın Kadınlar Günü olarak kutlanmasına ilişkin öneri sundu ve bu öneri oybirliğiyle kabul edildi. Kadınlar Günü ilk olarak 19 Mart 1911’de Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de yapılan etkinliklerle kutlanmaya başlandı. 1977 yılında BM tarafından 8 Mart günü “Dünya Kadınlar Günü” olarak resmiyet kazandı. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlarımız erkeklerden çok daha sonra söz sahibi olmuşlar, uzun mücadeleler sonucunda bileklerinin hakkıyla birçok alanda meslek sahibi olmuşlardır. Ülkemizin mesleklerinde ilk olmuş, kendilerini tarih sayfalarına yazdırmış nice başarılı kadınlarımız var. Gelecek nesillere umut ışığı olan, ilham veren bu kadınlarımızı birlikte bir kez daha hatırlayalım…   – ilk kadın tiyatro oyuncusu: AFİFE JALE   – İlk kadın opera sanatçısı: SEMİHA BERKSOY   – ilk kadın doktor: SAFİYE ALİ    – ilk veteriner hekim: SABİRE AYDEMİR   – ilk kadın eczacı: FATMA BELKIS DERMAN  – ilk kadın arkeolog: JALE İNAN – İlk kadın inşaat mühendisi: SABİHA RIFAT GÜRAYMAN (Anıtkabir’in inşasında baş kontrol mühendisi olarak görev almıştır) – ilk kadın avukat: SÜREYYA AĞAOĞLU – ilk kadın savaş pilotu: SABİHA GÖKÇEN (İstanbul’da bulunan havalimanına ismi verilmiştir. Atatürk’ün manevi evladıdır) – ilk kadın gazeteci: SELMA RIZA FERACELİ – ilk kadın romancı: FATMA ALİYE  – ilk kadın heykeltraş: SABİHA BENGÜTAŞ – ilk kadın seyyah: FATMA MERAL HOME SEVER – ilk kadın milli tenisçi: BÜŞRA ÜN- İlk televizyon spikeri: NURAN DEVRES – İlk kadın dağcı: EYLEM ELİF MAVİŞ (Everest’te zirveye çıkmayı başarmıştır) – ilk kadın film yönetmeni ve yıldızı: CAHİDE SONKU – ilk kadın dünya güzeli: KERİMAN HALİS ECE  – İlk futbol hakemi: DRAHŞAN ARDA   – ilk milli maç hakemi: LALE ORTA – ilk kadın başbakan: TANSU ÇİLLER  – ilk kadın bakan: TÜRKAN AKYOL ve burada saymadığımız nice kadınlarımız…NENE HATUN, HALİDE EDİP ADIVAR, ZÜBEYDE HANIM, LATİFE HANIM kadınlarımız…ve yanımda olmasa da anılarımızla yaşattığım canım annem HURİYE ÖZKAN… MUSTAFA KEMAL ATATÜRK, ailenin direği olarak gördüğü kadına çok büyük önem vermiştir. Sözleriyle de her zaman dile getirmiştir. “Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” “Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.”

Devamını Oku

DENİZLİMİZİN HALK OZANI OKAN ÖZKAN’IN YENİ SİNGLE’I ÇIKTI                               

DENİZLİMİZİN HALK OZANI OKAN ÖZKAN’IN YENİ SİNGLE’I ÇIKTI                               
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün de müzik tadında bir sohbetimiz olsun diyelim ve sizlere müzik keyfinde güzel bir haberim var !! Sazıyla, sesiyle gönüllere dokunan Denizlili halk ozanımız saz sanatçımız OKAN ÖZKAN’ın “ Vay Vay” isimli yeni single’ı çıktı. 14 Şubat’ta izleyicilerle ve müzikseverlerle buluştu. Sözü ve müziği SADİ CESUROĞLU’na ait olan, sazıyla sesiyle OKAN ÖZKAN’ın yorumladığı bu güzel türkü, bir “Sevda Türküsü”…“Sevenlerin Sevdalıların Türküsü”…  – VAY VAY –      

 Toprak ağlar göğe doğru

Yağmur yağar yere doğru

İnsanoğlu yardan ayrı kalırsa Vay vay

Sönmez ateşim közünden

Iradık yarin gözünden

Yalancı yarin yüzünden

Vay vay

Bir sevda düşer özüne

Yanarsın ateş közüne

Hasret kalırsın yüzüne

Vay vay                    

sözleriyle ve yorumuyla @OkanÖzkan YouTube kanalı ve Dijital platformlarda yerini aldı…                                                                                                                               Siz okuyucularımın arasında OKAN ÖZKAN ustamızı, konserlerden ya da sosyal medyadan tanıyanınız vardır. Ben de kendisini Denizli Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı’ndan tanıyorum. Gelin birlikte kendi anlatımıyla OKAN ÖZKAN ustamızı, daha yakından tanıyalım:  1976 yılında Hollanda Losser’de doğdu. 9 yaşında Türkiye’ye döndü. 10 yaşından itibaren bağlama çalmaya başladı. 1991 yılında Belediye Konservatuarı’na başladı. 1996 yılına kadar eğitim alıp konserlere çıktı. 1998’de askerden döndükten sonra aktif müzik hayatına başladı. Başta TRT olmak üzere birçok kurumda görev yaptı. Ülkenin önemli yerel ve ulusal THM solistlerine birçok konser, festival ve albüm çalışmalarında bağlaması ile eşlik etti. Birçok projede ve albüm çalışmalarında bağlaması ile katkıda bulundu. 2017 yılında Denizli Büyükşehir Belediyesi Konservatuarı’nda bağlama eğitmeni olarak göreve başladı. Halen aktif sahne hayatına Denizli Büyükşehir Belediye Konservatuarı’nda devam etmektedir. Uzun zamandır ertelediği “Vay Vay” isimli yeni single’ını çıkardı.      Sazına, sesine, yüreğine sağlık OKAN ÖZKAN … Biz türküyü çok sevdik. Bir de siz kendisinden dinleyin …  NEŞET ERTAŞ ustamız ne demiş: “Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur.”

Devamını Oku

ANTİK DÖNEMİN KEHANET MERKEZİ : APOLLON TAPINAĞI ve DİDYMA ANTİK KENTİ  

ANTİK DÖNEMİN KEHANET MERKEZİ : APOLLON TAPINAĞI ve DİDYMA ANTİK KENTİ  
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Her sene yerli ve yabancı pek çok turist çeken Apollon Tapınağı, Aydın’ın Didim ilçesinde yer almaktadır. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yerini almıştır. İon tarzında yapılmış dünyanın en büyük 3. tapınağı olarak geçiyor. Zeus’un oğlu Apollon’a adanan tapınak, İyonyalılar tarafından yapılmıştır. Antik ismi, “Didymaion, Didyma” olarak geçer. Didyma, aslında günümüzde bir antik kent olsa da o dönemlerde kutsal bir yerleşim yeriymiş. Ayrıca önemli bir kehanet merkeziymiş. Liman kenti olan Miletos ve o bölge için dini ve siyasi açıdan önemli bir rol oynamış. Miletos’tan gelen kutsal bir yol ile bağlantısı varmış. O dönemin Büyük İskender, Diocletianus gibi önemli imparatorları burayı ziyaret edince önemi daha da artmış. Milat’tan önceki yüzyıllarda yaşayan insanlar kehanet, büyü, fal gibi şeylere çok inanırlar, bu inançları onların yaşamlarını yönlendirirmiş. Tapınak görevlileri, gelecek hakkında tahminler yürütüp adaklar adanırmış. Didyma ile ilgili ilk bilgiler, Herodot’un yazılı kaynaklarından elde edilmiş. Apollo’nun kutsal yeri, Persler tarafından M.Ö. 494’de yıkılmış, M.Ö. 311’de mabet yeniden inşa edilmiş. Artemis, Zeus, Aphrodite mabetleri gibi diğer yapılar da Roma döneminde devam etmiş. Sonrasında ise; tek tanrılı döneme geçişle birlikte Hristiyanlık yayılmaya başlayınca burası önemini yitirmeye başlamış. Kahinlerin söyledikleri şeytanca görülmeye ve yasaklanmaya başlanmış. Hristiyanlığın yaygınlaşması ile M.S.5.. yy ve M.S.6. yy’da buraya bir kilise yapılmış. Bu muazzam tapınak, iki sıra halinde 124 sütundan oluşmuş, önemli bir kısmı ayakta kalmış, 1906-1913 yılları arasında yapılan kazlıar ile gün ışığına çıkarılmış. Halen restorasyon ve konservasyon çalışmaları devam ediyor. Burayı ziyaretim sırasında özellikle sütunlar üzerinde çalışmalar vardı. Tapınakta en çok ilgiyi çeken kuşkusuz Medusa başı heykelidir. Mitolojide Medusa’nın hikayesi şöyle geçer: Medusa, dünyalar güzeli bir kızmış, tanrıların bir çoğu ona aşık olmuş. Kendini Zeus’a adayan Medusa, iki kız kardeşi ile beraber Athena’nın tapınağında yaşarmış. Athena, Poseidon ile berabermiş.

Ancak Poseidon, Medusa’ya aşık olmuş ve bir gün Medusa’ya sahip olmuş. Athena, Zeus’dan bu durumu öğrenince kıskançlığından Medusa’yı ve kardeşlerini cezalandırmış. Medusa’nın saçlarını yılana çevirerek yüzüne bakılmaz bir hale getirmiş. Ayrıca kimseyi bakışıyla etkilemesin diye, onun yüzüne bakanların taşa dönmesi için onu lanetlemiş. Sonrasında Hyperborea’ya sürgün göndermiş. Buraya sürgün giden Medusa’nın son olarak Athena tarafından gönderilen Perceus tarafından kesildiği söylenir. Perceus’un taşlaşmamak için Medusa’ya ayna kullanarak yaklaştığı belirtilir. Perceus, Medusa’nın kafasını kestikten sonra düşmanlarını taşa çevirmek için uzun bir süre kullanmaya devam etmiş. Yunanlılar, Medusa’nın yılan başını korumak istedikleri tapınaklarına, binalarına, eşyalarına, zırhlarına işlemişler. Bu yüzden Türkiye’yi ve yurtdışını gezerken Medusa başı heykeline mutlaka rastlarsınız. İstanbul’daki Yerebatan Sarnıcı’nda Medusa başını ters olarak görmüştüm. Belki görmüşsünüzdür, Didim Altınkum sahilinde belediyenin temsili yapmış olduğu Medusa Heykeli bulunur. Altında da size anlattığım Medusa’nın hazin hikayesi yazar.                                                                         Apollon Tapınağı’nın neden yapıldığına dair bir de hikayesi vardır: Apollon, bir gün bir çoban ile karşılaşır. Apollon, tüm sırlarını ve kehanetlerini çobana anlatır. Çoban bunları öğrendikten sonra Apollon Tapınağı’nı yapar. Böylece çobanın sülalesi yıllar boyunca tapınağı korur ve pek çok önemli bürokrat ya da asker ve komutan gibi sayısız zengin insan da şifa bulmak amaçlı bölgeye gelir. Bu sebepten dolayı Apollon Tapınağı, çok uzun yıllar boyunca dünyanın en önemli merkezlerinden biri olarak kullanılmış.  

Didim’e yolunuz düştüğünde, bu görkemli Didyma ören yerine Apollon Tapınağı’na uğrayın derim. Didim halk minibüsleri ile buraya rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca müze kartı geçerli. Ören yerinin hemen karşısında bulunan “Yoran Mübadele Anı ve Kültür Evi” ‘ni de ziyaret edebilirsiniz. Didim’in tarihine ve kültürüne ışık tutmak amacıyla 2019 yılında hizmete açılmış. İki katlı olan ev, Didim Belediyesi tarafından satın alınarak müzeye dönüştürülmüş. İçerisinde geçmiş dönemlerde kullanılan eşyalar, objeler, fotoğraflar bulunuyor.

Devamını Oku

İSVEÇ’İ AVRUPA’YA BAĞLAYAN ŞEHİR MALMÖ – İSVEÇ       

İSVEÇ’İ AVRUPA’YA BAĞLAYAN ŞEHİR MALMÖ – İSVEÇ       
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Antalya’nın kardeş şehri olan Malmö, Stockholm ve Göteborg’dan sonra İsveç’in 3. büyük şehridir. Modernliğin ve şıklığın şehri Malmö, İsveç’in güneyinde, Baltık Denizi kıyısında büyük bir liman kentidir. Uzun yıllar boyunca Danimarka’ya ait olan şehir, 1658’de İsveç’e bağlanmış. Malmö’ye Göteborg‘dan sonra geçiş yapmıştık. Yazın temmuz ayında olmamıza rağmen yağmurla karşılaşmıştık. Neyse ki yağış kısa sürmüştü. Şehir, yaz mevsiminde dahi kısa süreli yağışlar alan bir iklime sahipmiş. Kaldığımız otel, Batı Limanı denilen Vastra Hamnen bölgesinde ve de Öresund Boğazı sahili yakınında olduğundan şehri gezmek kolay oldu. Bu bölge, modern binalarıyla ve binalar arasındaki su kanallarıyla görülmesi gereken bir yer. Peyzaj ve çevre düzenlemesi itina ile yapılmış. Kullanılan enerji, bölgenin ürettiği rüzgâr ve güneş enerjisi ile karşılanıyor. Şehirden uzak kafa dinlemek isterseniz, şehrin en güzel noktası, Öresund Boğazı sahilidir. Upuzun sahili boyunca yürüyerek sporunuzu yapabilirsiniz. Sahilden baktığınızda, İsveç için önemli bir yeri olan Öresund Köprüsü’nü ve o güzel boğaz manzarasını görebiliyorsunuz. Bu bölgeyi özel yapan burada önemli bir limanın olmasıdır. Limanda şehrin simgesi olan ve de İskandinavya‘nın en uzun gökdeleni olan Turning Torso binası bulunuyor. Bembeyaz rengi ve burgulu mimarisiyle bu gökdelen turistlerin ilgisini çekiyor. Limandan yürüyerek şehrin merkezine ulaşabiliyorsunuz. Şehir merkezinde; Eski Şehir de denilen Old Town bölgesi bulunuyor. Şehrin en hareketli ve en büyük meydanı olan Stortorget Meydanı burada yer alıyor. Meydanda; Malmö’yü Danimarkalıların elinden alan İsveç kralı 5. Gustav’ın heykeli, İskandinavya‘nın en eski Rönesans kalesi Malmö Kalesi, Belediye Binası, Adliye Sarayı bulunuyor. Meydanda en çok eczaneden ziyade tuğladan yapılmış mimarisiyle tablo gibi duran Apoteket Lejonet Eczanesi dikkat çekiyor. 1800’lü yıllardan kalma bu eczane, İsveç’in en eski eczanesi olarak halen faaliyetini sürdürmekte. Turistler, bu binanın önünden fotoğraf çekilmeden geçmiyor.                          Malmö, konum olarak Öresund Boğazı’nın kenarında olması sebebiyle şehrin her yeri kanallarla çevrili. Yapacağınız tekne turuyla kanaldan şehri görmeniz mümkün. Bisiklet kullanımı da oldukça yaygın. Müzelerin çoğu ücretsiz gezilebiliyor. Bu şehrin insanlarının kurallara sıkı riayet ettiklerini duymuştum. Gece saatlerinde yaya geçidinde daha adımımı atmadan karşı şeritte bir tırın bana yol vermesiyle bizzat yaşadım. Bana mı yol verdi diye şaşkınlıkla bakınırken sokakta benden başka kimsenin olmadığını fark ederek önünden geçtim.                                 

İsveç’le Danimarka’yı birbirine bağlayan ve şehre yakın olan Öresund Boğazı ve Öresund Köprüsü, Malmö için önemli bir yeri vardır. Malmö ve Kopenhag arasında karayolu ulaşımını sağlıyor. Köprü, iki katlı olup üst katında dört şeritli karayolu, alt katında iki şeritli demir yolu hattı bulunuyor. Köprü, boğazın ortasında yapay bir adada son buluyor, denizin altında bir tünelle birleşerek Kopenhag‘a bağlanıyor. Bu sayede Avrupa ülkelerinden İskandinav ülkelerine geçiş kolaylıkla kısa sürede sağlanmış oluyor. Otobüsle 40 dakika, trenle 20 dakika sürüyor. Kopenhag’a bir gün yolunuz düşerse, Kopenhag’a bu kadar yakın olan İsveç’in bu güzel şehri Malmö’ye uğrayın. Lezzetli somon balıklarının tadına bakmayı ihmal etmeyin… Bol gezili günleriniz olsun. Yolunuz açık olsun.

Devamını Oku

OXFORD ŞEHRİ ve W.SHAKESPEARE’İN MEMLEKETİ STRATFORD UPON AVON KASABASI    

OXFORD ŞEHRİ ve W.SHAKESPEARE’İN MEMLEKETİ STRATFORD UPON AVON KASABASI    
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Bugün size İngiltere’nin görülmesi gereken iki rotasından bahsedeceğim. Biri dünyanın en köklü üniversitesi’ne ev sahipliği yapan OXFORD ŞEHRİ, diğeri ise Shakespeare’in memleketi STRATFORD UPON AVON KASABASI’dır.  

OXFORD ŞEHRİ : Oxford, kültürel ve tarihi açıdan İngiltere’nin önemli şehirlerinden birisidir. Dünyanın en köklü üniversitelerinden Oxford Üniversitesi’ne ev sahipliği yapması sebebiyle tam bir öğrenci şehri olma özelliğini yüzyıllardır korumaktadır. Konum olarak İngiltere’nin güneydoğusunda yer alıyor. Londra’nın merkezinden otobüsle ya da trenle 1-1,5 saatte ulaşılabiliyor. Oxford’da gezilecek yerlerin çoğunluğunu kolejler, müzeler ve kütüphaneler oluşturuyor. Bunların birçoğu ünlü ‘High Caddesi’ üzerinde yer alıyor. Oxford Üniversitesi, bir o kadar geniş bir alana sahip ki burayı dolaşmak bir gününüzü alabiliyor. Şehrin tanıtım resimlerinde sıklıkla gördüğünüz Bridge Of Sighs Köprüsü, Oxford’un simgesi haline gelmiş. Bu köprü, Hertford Koleji’nin iki binasını birbirine bağlıyor ve altından araçların geçtiği yol bulunuyor. Oxford Üniversitesi binaları,1096 yılından itibaren yapılmaya başlanmış günümüze kadar ek binalar ilave edilerek genişletilmiş. Gezerken eski binaların da restore edildiğini görüyoruz. Tüm şehre yayılmış olan Oxford Üniversitesi’nin göz alıcı tarihi binaları, her yıl onbinlerce turisti Oxford’a çekmektedir. Biz de İbrahim Tatlıses’in meşhur sözünü anımsayarak “İngiltere’de Oxford vardı da biz mi gitmedik” esprileriyle bu şehre uğramayı ihmal etmedik.                                                     

STRATFORD UPON AVON KASABASI : Londra’dan 2,5 saat uzaklıkta bulunan Stratford Kasabası, Avon Nehri üzerine kurulmuş. Ahşap tarihi evleri ile Orta Çağ görünümünde şirin bir kasaba. Tabii ki William Shakspeare’in memleketi olunca her yerde sanatçının yaşadığı mekanlar bulunuyor. Kendisinin ve ailesinin yaşamış olduğu evler, müze olarak gezilebiliyor. Evinin bahçesinde eserleri tiyatro olarak gösterime sunuluyor. En ünlü eserlerini hatırlarsak; Romeo ve Jüliet, Hamlet, Othello, Bir yaz gecesi rüyası, Kral Lear, Macbeth, Julius Caesar sayabiliriz. Bizler de evini gezerken, hayatımızda izlemiş ya da duymuş olduğumuz “olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!” dediği kafatasını elinde tuttuğu Hamlet eserinin sergilendiği oyuna rastladık ve izledik. W. Shakespeare, bu kasabada 1564 yılında doğmuş ve 1564 vefat etmiştir. Kendisinin ve ailesinin gömülü olduğu kilisenin adı Kutsal Üçlü (Holy Trinity) Kilisesi’dir. Shakespeare Sokağı’nı geçtikten sonra Avon Nehri’ne ulaşıyorsunuz. Nehir kıyısında dolaşarak yemyeşil parklarında keyifli zamanlar geçirebilirsiniz. Bu kasabayı gezerken görüyoruz ki, çok kalabalık. Dünyanın her yerinden turistler mutlaka burayı görmeye geliyorlar.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.