Total Banner
DENİZ EGECE-NÖROBİLİM UZMANI
2640 okunma

DENİZ EGECE-NÖROBİLİM UZMANI

ABONE OL
08/08/2023 13:54
DENİZ EGECE-NÖROBİLİM UZMANI
1

BEĞENDİM

ABONE OL

”Beyin değişmediği sürece beden asla değişmez.”

Bana sorarsanız hayatta başarılı olan insanların, başarılı olmalarının altında yatan en büyük özellikleri, oldukça mütevazı bir karaktere sahip olmalarıdır. Sahip oldukları başarı, takdir ve ilginin farkındalığı ile kendilerinden eksilmeyen, eksiltmeyen, olduğu gibi özde olan insanlardır. O kadar çok saygı duyuyorum ki insani duruşları başarılarının ve konumlarının kat kat önüne geçiyor. Deniz Egece bu özelliklere sahip iyi örneklerden birisi. Mesleki kariyeri ile ülkemizin yanı sıra uluslararası da oldukça tanınan, yirmi yılı aşkın 160 kişilik ekibi ile dünyanın en büyük zayıflama merkezinin ve yine dünyada ilk ve tek olan zayıflatma ve tedavi televizyon kanalının sahibidir. Doktor, diyetisyen, psikolog, sosyolog, hareketiysen ve nörobilimci ile dünyanın her yerinde danışanlarına hizmet ve destek vermektedir.

Deniz Egece kimdir?

Otuz beş yaşına kadar fabrikatördü. Günün birinde işlerini bırakarak kendini araştırmalarına verdi. Elliye yakın ülke gezerek enerji bilim dallarında eğitimler aldı. Bu süre içinde 40 kilo vererek, bağımlılıklarından kurtuldu. Egece ayrıca; Deniz Egece Enstitü (Zayıflama Merkezi), Egece TV (Zayıflama Platformu), Egece Store (Zayıflama Ürün Marketi) şirketlerinin sahibidir. Üç dilde 5 binin üzerinde kitap inceledi, binin üzerinde insanlarla çalışarak seminerler verdi. Zayıflamada Son Söz, Zayıflamada Değişim Süreci, Zayıflamada Beslenme, Zayıflamada Hareket, Güneş Dede ile Deniz’in Zayıflama Süreci (Çocuk Kitabı), Deniz Egece Sözler (Kişisel Gelişim Kitabı) kitaplarını yazdı ve tüm dünyada okurlara sunuldu. Dünyanın çözemediği ideal bedenin sırrını kendi dünyasında çözdü. Fazla kiloların bilinç seviyesinde psikosomatik bir sorun olduğunu anlayarak, kişinin kendisini ışık ve ses yoluyla kesin olarak tedavi edebileceği yaklaşımını geliştirdi ve insanlarla paylaştı. Uzak Doğu, Avrupa ve Amerika’da yoga, yoga terapi, kontemplasyon, pilates, NLP, hipnoz, hipnomeditasyon, meditasyon, kuantum fiziği, fotografik hafıza, ses ve ışık terapisi, ayurveda, hızlı okuma, reiki, feng shui, biyoenerji ve beden dili eğitimleri aldı. Harvard Üniversitesi NYFA’de sinema, subliminal reklam ve görüntü teknolojisi eğitimleri aldı. Deniz Egece, bilinen tedavilerin dışında kendi kendine tedavi yöntemini geliştirmiş, en güçlü ilacın insanın kendi bedeninde taşıdığını ve en iyi hekimin de insanın kendisi olduğu temelini savunan bir Nörobilim Uzmanıdır.

Nörobilim nedir bu konu hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz?

Nörobilim, sinir bilimidir; yani sinir sistemini inceleyen disiplinler arası bir bilim dalıdır. Bu bilim dalı, nöronların ve nöral devrelerin temel özelliklerini anlamayı hedefler. Bu amaçla fizyoloji, anatomi, moleküler biyoloji, gelişim biyolojisi, histoloji, matematiksel modelleme ve psikolojiyi birleştiren bir bilim dalı diyebiliriz. Kolay anlaşılması adına, beyin bilgiyi nasıl işler, öğrenir, duyguyu nasıl barındırır, inançları nasıl oluşturur; fiziksel olarak bir davranışa nasıl dönüştürür gibi konuları anlatan ve her alanda kullanılan bir bilim alanı diyebiliriz.

Israrla söylediğiniz şey, her şey bilinç altımızda yaşanıyor. Bilincimizi ve düşünce sistemimizi değiştirdiğimizde bedenimiz ve yaşamımızda değişecek, bu nasıl olur?

Şimdi, bilinçaltı aslında bizim hafıza depomuz. Dolayısıyla hafıza depomuzda anılarımız, öğrendiklerimiz, anladıklarımız, inandıklarımızı barınmaktadır. Bu da bizim düşünce sistemimizi oluşturmaktadır. Yani nasıl algılamamız, nasıl düşünmemiz gerektiğini belirliyor. Her insan o bilinçaltındaki veri deposu oluşana kadar farklı yaşantılar yaşamıştır. Bütün o bilgiler farklı deneyimlere sahiptir, farklı algılamalara neden olmuştur. Dolayısıyla bilinçaltımızda bulunan bu farklılıklar bizi zaten eşsiz yapar. Burayı, bizim hayatta belirli konularda kazançlar kazanmamıza ya da başarısız olmamıza neden olan bir alan olarak söyleyebiliriz. Mesela, kişinin bir konuyla ilgili olumsuz deneyimleri vardır, ona karşı uzak durur. Başka bir konuya merakı ve ilgisi oluşmuştur ve ona yakın durur, daha çok öğrenmeye yönelir. Kısacası, bilinçaltında bulunan bu bilgilerimiz, hem bedenimizdeki hastalıkları, erken yaşlanmayı, şişmanlamayı tepkime veya davranış biçimiyle ortaya çıkarmaya sebebiyet verirken; aynı zamanda da yaşam içerisinde ilişkilerimizi, sosyal yapılarımızı, yaşamdaki başarılarımızı, başarısızlıklarımızı da direkt olarak etkiliyor. Dolayısıyla, bilinçaltını; bizi biz yapan, bizi eşsiz kılan, bizim geleceğimizdeki fiziksel ve yaşamsal sonuçlarımızın kaynağı ve merkezi olarak nitelendirebiliriz. Yani bilinçaltının değişmesi yaşamımızın ve bedenimizin de değişmesi anlamına gelir. Bu nasıl olur derseniz, bu bir tür içsel yolculuk ve içsel çalışmalarla, egzersizlerle mümkün. Sizin bedeninizi hasta eden, şişmanlatan ya da yaşamınızda başarısızlığa götüren fikirleri, inançları, deneyimleri siz yüzleşme ile etkisizleştirebilir ve yeni doğruları kendinize inandırarak hayatınızda değişime sebebiyet verebilirsiniz.

Yaşamımızdaki olaylar için soyutluk ve somutluk kavramlarını kullanıyorsunuz. Bilinçaltımızda soyut olarak yaşadığımız düşünceleri, somut olarak yaşamımızda gerçekleştiriyoruz diyerek ne demek istiyorsunuz?

Soyut dediğimiz şeylere, elle tutulmayan, gözle görülmeyen yapılar diyebiliriz. Bunlar aslında atom altı parçacıklardır; yani kuark, bozon, foton gibi yapılar. Atomun özü dediğimiz moleküllere, hücrelere veya organlara da somut diyoruz. Somut şeyleri, görebildiğimiz veya maddi olarak ortaya çıkan kavramlar olarak nitelendirebiliriz. Dolayısıyla biz aslında hem soyutta hem de somutta yaşıyoruz. Soyut dediğimiz bilgi, enerji bazındaki kavramlara ilgi göstererek ve ilgimizi artırarak, soyutun somuta dönüşmesini sağlıyoruz. Mesela hayallerimiz bir soyuttur, hedeflerimiz ve amacımız bir soyuttur. Bunlara ne kadar çok ilgi gösterirsek, o soyut denilen bilgilerin bir süre sonra gerçek hedefimizin veya amacımızın içinde var olmasını sağlıyoruz. Kısacası çok basitçe şöyle söyleyebilirim: Örneğin İstanbul’da yaşıyorsunuz, ama hayalinizde Amerika’da yaşamak var. Bu bir hayal, ama bu hayale ilgi göstermeye başlayınca bir bakmışsınız İstanbul’dan çıkmış ve Amerika’da yaşayan, çevrenizi Amerika olan bir dünyaya dönüştürmüşsünüz. Burada soyut bir kavramın somut bir gerçeğe dönüşmüş olduğunu anlayabiliriz. Bu örnek olarak çok rahat anlaşılabilir; ancak başka örnekler verecek olursam: uzun yaşamak, sağlıklı yaşamak, zengin yaşamak, başarılı yaşamak, kariyer yapmak gibi hepsini buna örnek olarak sayabiliriz. Sadece dikkat edilmesi gereken tek şey şu: Zihnimizde ürettiğimiz soyut kavramlara ilgi gösterme oranımız, miktarı, tekrarı, şiddeti ve o bilgiye inanıp inanmama kavramları burada rol oynayan önemli bir durumdur.

Her şey zihnimizde başlar ve zihnimizde mi biter?
Her şey zihnimizde başlar ve sonra somut dünyada şekil alır. Bu somut dünyadaki yaşanan madde veya yapıyla zihnimizdeki her şey gerçekleşir, deneyim sağlar. Kısacası, her şey, tüm yaşantımız aslında bir maddedir. Yani dünyayı bir madde olarak ele alırsak, bu maddenin içinde yaşıyor olsak bile her şey aslında zihnimizde gerçekleşiyor. Bütün her şeyi zihnimiz görüyor, anlıyor, işitiyor ve algılıyor. Evet, bir dünyada yaşıyoruz; bu, maddenin dünyası. Ama bütün kavramları zihnimizde başlatıyor ve zihnimizde bitiriyoruz.

Bilinçaltımız beynimizi yönetiyor, beynimiz zihnimizi yönetmeye ve kontrol etmeye başladığında gelsin ideal beden, muhteşem hayat mı oluyor?

Bilinçaltımız dediğimiz alan zaten zihindir. Beynimiz dediğimiz ise biyolojik bir yapıdır. Burada ideal bedenimizi ortaya koyan kavram, biyolojik yapımızdan ziyade zihnimizdeki, yani bilinçaltımızdaki inançlarımızdır. İdeal beden demek, dengeli bir beden demektir. Bu bedeni simetrik, kaslı, güçlü, ince, fit vesaire gibi nitelendirebiliriz. Peki, bu bedene ne sebep olur? Beslenmek, egzersiz ve hareket sebep olur. Ya da bizim bedene bakış açımız ve beden hakkındaki fikirlerimiz sebep olur. Bilinçaltımızdaki bilgileri disipline eder ve düzeltirsek, bunlar hakkında doğru inançları oluşturursak, ideal beden gelmiş olur. Bu kadar basit. Yani ideal bedeni ortaya çıkarmış oluruz. Bu, çok böyle mucizevi bir olay değil. Bu, giren enerjiyle çıkan enerjiyi iyi dengelemekle ve vücudu şekillendirmekle alakalı bir şey. Bugün dünyada vücut şampiyonları ve vücut geliştirme sporcuları var. Onlar vücutlarını muhteşem bir ideal bedene; yani kaslı, iri, ince ve fit gibi bedenlere dönüştürebiliyorlar. Bu da sonradan yapılan bir şey. Normalde bir insan bedeni doğal halinde kaslı olmaz; o kadar büyük kaslar olmaz. Kas çalışmakla alakalı bir şey. Bedenin şekilsiz, kendi haline bırakılıp şişman hale dönüşmesi kişinin aldığı enerjiyi çok sevmesi ve tüketeceği enerjiyi hiç sevmemesinden meydana gelir. Dolayısıyla, bunların hepsi bilinçaltından kaynaklanır. Bilinçaltı değişince de ideal beden ortaya çıkar.

Zihnimiz bizim efendimiz. Biz zihnimizin, bilinçaltımızın efendisi olduğumuzda sırrı çözmüş mü oluyoruz?

Yani mecazi anlamda evet, ama zihnimizi çözdüğümüzde aslında yaşamımızın efendisi olmuş oluyoruz. Zihnimiz bizim efendimiz diyemeyiz; zihnimiz başkalarının fikirleriyle dolmuş olabilir. Zihin alanının tamamı veya bilinçaltı, bizim dünyayı anlama ve yönetme kavramımızdır. Eğer zihni biz yönetiyorsak, yaşamımızın efendisi olmuş oluruz. Fakat zihnimiz manipülasyona açıksa ve başkaları tarafından dolduruluyor ve yönetiliyorsa, bu sefer biz zihnimizin başkalarının kölesi olmasına sebebiyet veririz.

Duygusal açlık nedir, bedenin kilo almasında ne kadar önem taşıyor?

Duygusal açlık, duyguların ihtiyaçlarını gıdalarla, maddelerle, alkolle doyurmaktır. Kişinin duygusunun karşılığını duyguyla beslemeyip gıdayla ve maddelerle beslemesi durumuna duygusal açlık denir. Duyguları bilgiyle, eylemle ya da duygunun gerçek karşılığıyla beslediğinde duygunun ihtiyacı karşılanmış olur. Duyguları gıdalarla beslemeye kalkarsanız duyguları beslememiş olursunuz. Bedeni fazladan beslemiş olursunuz. Bu şuna benzer, bir probleminiz vardır ve başınız ağrır. Problemi çözemezsiniz ve hap kullanırsınız. Hap sizi uyuşturur ve bir süre problemden uzaklaşırsınız. Bu sayede başka şeylerle meşgul olursunuz. Sonra tekrar o problem aklınıza gelir, tekrar başınız ağrır. Bu durum aynı duygusal açlık mantığıyla çalışır. Dolayısıyla bedenin kilo alması konusunda ne kadar önem arz eder? Fazla yiyip tüketmezseniz kilo almış olursunuz. Arabaya benzini koydunuz, araba yol yapmıyor, tekrar benzin koyuyorsunuz, o zaman depo taşıyor, bunun gibi de söyleyebiliriz. Burada kilo aldıran hareketsizliktir.

İmajinasyon ile zayıflama yönteminden bahsediyorsunuz. Peki besinler önemli değil miktarı önemli diyebilir miyiz? Bizler herhangi bir besin aldığımızda imajine ederek bu bana sağlık ve ideal beden kazandıracak niyetine girersek ciddi anlamda etkisi olacağını mı söylüyorsunuz?

Hayır, öyle bir şey söylemiyorum. Zaten öyle bir şey komik olur. Tam tersine, imajinasyonla zayıflamak demek bedeninizi zihninizde görmek, bedeninizi gördükten sonra ideal bedeni zihninizde canlandırmak demektir. Giden o bedenden sonra neleri kazanacağınızı görmeniz motivasyon ve odaklanmanızı sağlayacaktır. Besinlerin miktarı önemlidir. Sağlık konusunda belki çeşit önemli olabilir, ama kilo verme konusunda yediğimiz besinin miktarı önemlidir. Yumruk miktarında yenildiğinde hiçbir gıda kilo aldıracak bir eyleme dönüşmez. Burada önemli olan çeşitlere odaklanmamak, mideyi hacimsel olarak küçültmek. Bugün mide ameliyatlarında da mideye çeşitleri yasaklamazlar, ama hacmi daraltırlar. Buradaki mantık budur. O yüzden yemekte ne kadar gıdaların çeşitleriyle kavga edilmez veya şükredilmez ya da şikâyet edilmezse, gıda bağımlılığı ortadan kalkar. Bu yüzden biz bunu öneriyoruz. İmajinasyon bir canlandırmadır. Mesela, ne kadar çok yiyebileceğimizi ya da ne kadar çok koşabileceğimizi, yürüyebileceğimizi canlandırabiliriz. Böylelikle davranış alışkanlığımızı değiştiririz. Aslında yemek yeme davranış alışkanlığınızı imajinasyonla terbiye edebilirsiniz. Hareketsizliğinizi imajinasyonla yenip daha çok hareket etmeyi beyninize öğretebilirsiniz. Ama imajinasyonla yediğiniz bir şeyin sizde sağlığa dönüşeceğini, hayal kurmanız yanlıştır. Bir şişe rakı içecekseniz, içtiğinizde nefesinizin açıldığını hayal etmek gibi. Yani öyle bir şey olmaz. Rakının bir etkisi vardır. Alkolün bir etkisi vardır. Örneğin, çay içeceksiniz bunu kahve gibi hayal edin, kahveye dönüşsün. Öyle bir şey olmaz. Bu gerçek dışı bir durumdur. Ben bunları söylemedim. Net böyle bir şey de anlatmıyorum zaten.

Ömür boyu ideal bedende nasıl kalınır?

İdeal bedende inançlarınızın doğruluğuyla kalabilirsiniz. Ama bu durum ömür boyu ideal bedende kalacaksınız anlamına gelmez. Yani sabit bir ideal bedende kalma şansınız var anlamına gelmez. Bu bir kesinlik değildir. Hayatınızda herhangi bir denge bozukluğu olduğu durumda ideal bedeninizden çıkıp daha zayıf ya da daha şişman bedene dönüşebilirsiniz. Ama kendi bedeninize karşı fikirleriniz netse ve kendinize saygı veya sevginiz yüksekse, yediğiniz ve tükettiğiniz gıdalarda zihninizde dengeli inançlara sahipse, ömür boyu ideal bedende kalabilirsiniz.

Daha anne karnında bilinçaltımıza kodlama ve yüklemeler yapılıyor. Doğru bildiğimiz yanlışlarla adım atıyoruz hayata, katlanarak artan yüklemeler devam ederken işimiz biraz zor değil mi hocam, farkındalığımızın artmasıyla yeni bir ben, beden düşünce sistemi inşa etmek zor olmayacak mı?

Hayır, hiçbir zorluğu yok. Hayatta her zaman bunu yaşayacağız. Bunun en doğrusu diye bir şey yok. Doğruluk kişiye göre değişir. Kilo zaten izafidir. Hayatta her zaman doğruyu da bilseniz, kilo alma, verme ve dengelerinizin bozulma ihtimalleri vardır. Çünkü beden sabit değildir. Anbean değişen bir yapıdır. Dolayısıyla, inişli çıkışlı günler olacaktır. Kişi yanlış yollarda ilerleyerek, doğru yollara nasıl ilerleyeceğini öğrenebilecektir. Dolayısıyla, bu hiçbir şekilde yanlış bir durum değildir. Yani anne karnından sonraki dönemimizde, gençliğimizde, çocukluğumuzda ve anne karnında öğrendiğimiz her şey değişmeye açık kalmalıdır. Zaten insanı insan yapan da budur.

Deniz Egece Zayıflama Kampları hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz?

Kamplar beş gece altı gün sürüyor. Sabah yedide başlıyoruz, akşam yediye kadar devam ediyoruz. Her şey dahil sistemde oluyor, yiyecek ve içecek sıkıntısı yok. Kamplar daha çok eğitim üzerine kuruldu. Burada ilk gün zihinsel ve fiziksel değişimin örneklerini öğreniyoruz. Sonra beslenmeyle ilgili konular işleniyor. Düşünce molası, mental egzersiz nasıl yapılır, bu öğretiliyor. Etkileşim, imajinasyon çalışmaları, farkındalık, yüzleşme, affetme gibi tekniklerle kişinin bu kamptan sonra nasıl kendi zihninde antrenman yapıp zihnini yönetebileceği öğretiliyor. Biz altı günde kişiye ömür boyu nasıl pratik yapabileceğini, nasıl zihnini değiştirebileceğini, fiziğini değiştirebileceğini öğretiyoruz. Yıllar içerisinde kilolar alıyoruz ve aylar içerisinde kilolar veriliyor. Kişi uzun bir zaman dilimini evinde geçireceği ve kalkıp kamplarda, aylarca, günlerce kalamayacağı için kamptan sonra yüz günlük program veriliyor. Aynı zamanda da on iki aylık Egece TV aboneliğini ücretsiz olarak veriyoruz. On iki ay boyunca devamlı olarak kişinin zayıflayabilmesiyle ilgili programın devam etmesini sağlayacak, destekleyici materyaller vermiş oluyoruz.

Geçici bir diyet yöntemini onaylamıyorsunuz, spiritüel anlamda otokontrolü aldığımızda sorun çözülüyor mu?

Zihni spiritüel olarak diyorsunuz, ama burada önemli olan otokontrolden ziyade zihnin değişmesi. Otokontrolün değil. Sürekli kontrol altında tutmanız gerekmiyor. Diyet yöntemlerini elbette onaylamıyorum, çünkü yemeğe odaklıyor ve yemeğin kilo verdirdiğine inandırıyor. Yemek kilo aldırmaz ve verdirmez. Kilolar tamamen hareketsizlikten kaynaklanır.

Sağlık ve zayıflamak ile ilgili yazmış olduğunuz kitaplardan bahsedebilir misiniz?

Bu alanda dört kitabım var: Hareket, beslenme, değişim süreci ve son söz kitabım. Bunların hepsinin isimleri ‘Zayıflamada’ olarak başlar. Kitaplarımdan ‘Zayıflamada Son Söz’, kafada nasıl bitirileceğini anlatır. ‘Beslenme’ ise genel bütünsel beslenmeyi anlatır. Yani zihnin beslenmesi, duyguların beslenmesi, eylemle beslenmek, bilgiyle beslenmek, bedenin fiziksel beslenmesi gibi genel bir yapıdan bahseder. ‘Değişim Süreci’, zayıflama sürecini nasıl sonuna kadar tamamlayabileceğinizi ve bitirebileceğinizi anlatır. ‘Hareket’ kitabı ise hareketi çeşitlendirmeyi, hareketin tekrarı miktarı ve şiddetinin geniş çapta faydalarını içeren bir kitaptır. Her biri zayıflamaya yönelik, zayıflamayı zihinde ve kafada bitirmeye yönelik kitaplardır. ‘Son Söz’ bu alanda dünyada ilk yazılmış kitaplardandır. Motivasyon sağlar, odaklanmayı sağlar, irade gücünü arttırır, doğru bilinçlenmeyi sağlar. Ama içlerinde ne yiyeceğinizle ve ne içeceğinizle ilgili hiçbir bilgi yoktur.

Kendi kanalınız olan Egece TV ve CNN Türk’ de Demet Şener ile sunduğunuz Her Şeyden Önce Sağlık programınızın içeriği hakkında bizleri bilgilendirebilir misiniz?

Egece TV’de şu anda 60 program civarında yayında olan programımız var. Hedeflediğimiz ise 120 program var. Dünyanın ilk zayıflama televizyonu ve tamamen zayıflamaya yönelik, zayıflama içerikli programlar üretiyoruz. Bunlar yaklaşık 40’a yakın farklı uzmanın ürettiği programlar. Bu programlar, kişinin bölüm bölüm izleyerek sorularının cevaplarını bulabileceği, bazı uygulamaları televizyon karşısına geçip uygulayabileceği alanlar içeriyor. Egece TV içinde yemek programları, zihin antrenmanları programları, düşünce molası programları ve hareket programları var. Hayatla ilgili, zayıflama ile ilgili kişinin ihtiyaç duyduğu programları içeriyor. CNN Türk’te de Demet Şener ile cumartesi ve pazar günleri 8.30’da sağlık programı yapıyoruz. Aynı zamanda ben de bu program içerisinde zayıflama ile ilgili konuları anlatıyorum.

Son olarak bilinçaltımıza bir dipnot olarak, kısaca yaşam şekli haline getirebileceğimiz bir öneride bulunabilir misiniz?

Bilinçaltımızla ilgili bir dipnot olarak şu var: Bizler eğer bilinçaltımızın içindeki bilgileri fark etmezsek ve onları özgürleştirmez, nötr etmez ve yeni fikirleri kodlamazsak, o yapı öyle kalacaktır. Hayatımız hep aynı döngünün içerisinde devam edecektir. Dolayısıyla herkesin düşünce molası tekniğini öğrenmesini ve düşüncelerine mola vererek kendi kendine oto hipnoz tekniğiyle farkındalık, özgürleştirme ve kodlama teknikleriyle zihinlerini zaman zaman reset etmelerini, temizlemeleri ve yeni bilgilerle doldurmalarını herkese tavsiye ederim.

Deniz Egece hocamıza bize değerli zamanını ayırdığı ve merak edilen sorularımızı cevapladığı için teşekkür ederiz.

Sevgiyle, hoşça ve güzelliklerle kalın…

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.