Emine Çoruk

Emine Çoruk

08 Nisan 2024 Pazartesi

HELAL OLSUN SİZE NE YAPTINIZ SİZ ÖYLE

HELAL OLSUN SİZE NE YAPTINIZ SİZ ÖYLE
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Güzel ülkemin, güzel kadınları hepinizi ayakta alkışlıyoruz…

2024 Türkiye yerel seçimleri, Türkiye’deki yerel yönetimlerin belirlenmesi için 31 Mart 2024 tarihlerinde yapıldı. 1393 belediyede yapılan seçimlerde belediye başkanları, büyükşehir belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, il genel meclisi üyeleri, muhtarlar ve ihtiyar heyetleri belirlendi ve kadın başarısı bu seçimlere damgasını vurdu. Hadi bakalım devletimize, milletimize hepimize hayırlı olsun. Alın gelin kadının naifliğini, zarafetini, inceliğini, duygusallığını, anaçlığını, yuva kavramını da alın gelin. Ülkemizin hepimizin ihtiyacı var buna.

Yaşamın tam ortasında hayatın her alanında biz de varız diyen kadınlarımız, fazlasıyla sahip olduğunuz yetenekleriniz, üreticiliğiniz, yaratıcılığınız, vizyonunuz, öngörünüz ve misyonunuzla bu yolda yer aldınız. Sizinle gurur duyuyoruz. Hani var ya kadınlarımızın bazıları evli, mutlu, çocuklu ya da çocuk da yaparım kariyerde. Kadınlarımızı artık bir otomotiv şirketinde ustalık, mekanik teknisyenlik yaparken görebiliyoruz. Kadını artık bir lastikçi dükkanı işletirken, araba lastiği değiştirirken görebiliyoruz. Kadını artık koskocaman uçaklarda pilotluk yaparken, otobüsleri, tramvayları kullanırken görebiliyoruz. Bu meslekleri nasıl güzel bir görkemle, rahatlıkla ve başarıyla yaptıklarını hayranlıkla izliyoruz. Allah’ın özenerek yarattığı, tüm vasıfları cömertçe verdiği kadına, kadınlarımıza helal olsun. Evinde anaç sevgi dolu, eş, anne, gelin, komşu, abla, kardeş sırdaş olur. Gerektiğinde dışarıda ailesini, sevdiklerini, vatanını korumak için dimdik özgüvenle durur sevdiklerinin yanında. Kendini bildiği, ne olduğunu bildiği o dimdik duruşunu, kendinden sebep duruşunu hiç kimse bozamaz. Hayatın içinde ne yaşarsan yaşa o duruşun bozulmuyor eğer karakterinden aldığın kendinden sebep bir duruşun varsa. Allah hep dik durmayı nasip etsin hepimize, tüm insanlığa… Biz atalarımızdan bunu görmedik mi tarih boyunca dimdik duran cesur yürekli atalarımızdan? Atalarımızdan aldığımız genlerimizle, aldığımız o görgü ile oluşturuyoruz ya karakterimizi. Aldığımız o aile terbiyesi görgü ve kültürün doymuşluğunu özümsemek karakterini oluşturuyor. Sonradan olmuyor yani katma kuyuda su durmuyor. Ne malın mülkün ne kariyerin, etiketin konumundan değil, karakterine olan güveninden gelir dik duruşun ve öz güvenin. Güzel ülkemin güzel kadınları gibi.

Kendi adıma çoğu da gördüm hayatımda fazlasıyla, bazen yokluğu da. Ne çok sevindim olana ne de olmayana çok üzüldüm. Aldığın aile görgüsüyle, kültürüyle o doymuşluğunla olanın da olmayanın da hayır olduğunun farkındalığında oluyorsun. Bunu kibirli bir taraftan değil de kendini bildiğin taraftan küçük bir tebessümle olgunlukla karşılayabiliyorsun. İyilik de görüyoruz yaşamda kötülük de. Kötülük yapmak çok kolay, kötülük yapabilecek güce, kudrete sahip olduğun halde, yeni neslin deyimi ile ezik görülmeyi bile tercih ederek iyiliği seçmek asıl zor olan. Asıl güç bu, sonsuz huzur ve mutluluğun anahtarı vicdan rahatlığı. Zaten biz başka türlüsünü bilmeyiz ki. Hiçbir şey ve hiç kimse buna değmez. Kadın olmak zor bizim toplumumuzda. Kadın olarak başarılı olabilmek, başarılarını gösterebilmek normal üstü bir çaba gerektiriyor. Ayağından asılmaya çalışanlar, çelme takanlar, görmezden gelenler ve daha nice zorluklar… Sonrasında kadınlarımızın verdiği mücadeleler çabalar… Bunları yalnızca kadınlarımız yaşamıyor tabi, insana has yaşam zorlukları kadın erkek karşılaşıyor bu zorluklarla belki. Fakat hayatın içinde kalabilmek, yer alabilmek için daha çok mücadele ediyor kadınlarımız. Bunca zorlukları aşarak kendine toplumda yer edinen kadınlarımızı daha çok kutlamak, daha çok alkışlamak gerekiyor.

Ülkemizde yapılan yerel seçimlerin sonucunda kadın adayların seçilmesindeki etken insanımızın naif bir dokunuşa, kadın eline ihtiyacı olduğunun tepkisi miydi? Güzel ülkemizin hatta dünyamızın güzelliğe ihtiyacı var. Bu huzur ve mutluluğun arzusu muydu her alanda bu kadar kadın adayın seçilmesi? Kadın olsun erkek olsun huzura ve sevgiye olan özlemin, çare arayışlarının sonucu muydu? Kadın erkek diye bir ayırım yok benim dünyamda, insan var tamlık, bütünlük var, kadını da erkeği de insan olabilmekte bütün mesele. İnsana insanca iyiyi ve güzeli yaşatabilmek yaşayabilmekte. Hep birlikte dünyamızı daha yaşanabilir, daha renkli, daha neşeli yapmakta. Yeryüzüne çiçeklerden yapılmış bir örtü serip hep birlikte oturmakta, hepimizin temennisi bu.

Sözün özü, kadını erkeği ile iyiyi güzeli yaşatmaya ve yaşamaya hoş geldiniz. İyilik; özümüz, sözümüz olsun. Kötülük yapmak çok kolay, asıl zor olan her türlü güce kudrete sahip olup iyiliği güzelliği seçmekte, seçebilmekte…

Sevgiyle, hoşça ve güzelliklerle kalın…

Devamını Oku

40 YILLIK GAZETECİLİK VE İNSANA HİZMET- İBRAHİM IRMAK

40 YILLIK GAZETECİLİK VE İNSANA HİZMET- İBRAHİM IRMAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

‘’Daha güzel, daha yaşanılabilir bir çevre için Üçkuyular’da gelin el birliği, söz birliği yapalım sorunları birlikte çözelim.’’ diyen usta gazeteci İbrahim Irmak, yine insana hizmet için kolları sıvadı.
40 yılı aşkın usta gazeteciliğinin yanı sıra kaliteli duruşu ve hayat deneyimi ile insanlığa hizmeti yaşam tarzı haline getirmiş değerli büyüğüm, hiç yabancı olmadığı bir yola çıkmış. Zaten insana ve çevreye hizmet yolcusu olan İbrahim Irmak hocam, mesleki ve insani yönünü harmanlayarak layıkıyla yapacağından emin olduğumuz Karabağlar Üçkuyular Mahallesi Muhtar Adayı olarak kendisine başarılar diliyoruz. Bazı insanlar olur ya hiçbir statüye, hiçbir etikete ihtiyaç duymadan bir halk kahramanı gibi dolaşır ortalıkta. İnsana katkıyı, kolaylığı yaşam amacı haline getirmiş en büyük ödülünü de yine kendisi kendisine vermiş. İzmirli deneyimli gazeteci yazar bugüne kadar, Hürriyet, Yeni Asır, Güneş, Ticaret’te yazı işlerinde görev yaptı. Ege’de Bugün, 9 Eylül ve Haber Hürriyet’i gazetelerinin kuruluşunda yayım yönetmeni ve yayım yönetmen yardımcılığı ve insana dair insan odaklı köşe yazılarıyla biliniyor.
Haber Hürriyeti Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Irmak, yıllar boyunca çevre ve yaşam hakları, hayvan hakları konusunda yazılar yazarak düşüncelerini paylaşan ve çözüm üreterek yollarını köşe yazılarında anlatmaktadır. Irmak, Karabağlar Üçkuyular Mahallesi Muhtar adayı olarak yine insana hizmeti seçti. Kendi deyimi ile: ‘’Benim bu topluma, bu insanlara bir gazeteci olarak bir sorumluluğum var, herkesin yapabileceği bir şey var.’’ diyerek yola çıkan usta gazeteci yıllardır süregelen aydınlanma yolunda ‘Sen de Bir Mum Yak’ Projesi altında ekibiyle kütüphaneler kuruyorlar. Irmak, şu anda 13 tane kütüphane kurduklarını ve ellerinde üç tane daha kütüphane açılabilecek kitap olduğundan bahsetti. Üçkuyular’da 11/2 sokaktaki Ali Erentürk İlkokulu’nun önünde bulunan ahşap kütüphanede 5500 tane kitabın olduğunu ve bütün mahalleye ‘Al Götür, Oku Getir’ Projesiyle insanlara katkı sağlamak istediğini belirtti. Şahsen benim de ziyaret etmekten keyif aldığım, yemyeşil parkın içinde doğaya ayak uydurmuş, renkli sandalyeler ve masası, doğa kokulu ahşap kütüphanesi, birkaç yıl öncesine nazaran hızla büyüyen muz ağacı ve hocamın sıcak sohbeti dumanı üstünde sıcak çayı ile hocam zaten bir muhtarın olabileceği katkıyı, belki fazlasını sağlıyor mahalle sakinlerine. Şu andaki konumu ve insana hizmet yolculuğunda eksik olan tek şey ‘Muhtarlık’ tabelası zaten. Sanata ve eğitime verdiği önemle birlikte, sanatçılar için de neler yapabileceğini düşünmüş ve mahallede kendi eserleri bulunan her türlü emeğin sergilenmesinde destek olacağını belirtti. Yazarlar için kitaplarının, eserlerinin tanıtımı için imza günleri düzenleyerek sanatçılara ve mahalleliye katkı olma projelerinden de bahsetti değerli hocam.
Sözün özü, insanı tanıyan gözlemi ile insanlığa katkıyı kendine amaç edinmiş gazeteci yazar İbrahim Irmak hocamın hiç yabancı olmadığı bu yaşam yolu açık olsun. Sevgiyle, hoşça ve güzelliklerle kalın…

Devamını Oku

KAAN TEMİZEL- DANS’IN USTASI

KAAN TEMİZEL- DANS’IN USTASI
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Dans; müzik, ritim ve duygunun estetik figürler ile sanatta buluşması, sanata dönüşme hali diye düşünüyorum. Bazen kurallara uyarak, bazen de tamamen spontane figürler ile bedenin gıdası, müziğin ruhta ve bedende etkisi, bir nevi spor hareketleri bedenin ve ruhun huzur bulma hali… Bu benim kendimce fikrim tabi tamamen hissiyat, gözlem. Bir de dansın ustasından dansı soralım ve dans ustasını kendi yorumundan dinleyelim.

-Bize kendinizden bahsedebilir misiniz? Kimdir Kaan Temizel?

Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmiş bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi olarak Tuzla’da doğdum. Küçüklükten itibaren Yunan müziklerinin çeşitli türlerini dinleyerek büyüdüm. Elektronik ve işletme üzerine iki üniversite bitirdikten sonra çalışma hayatına atıldım. Türkiye’nin önemli firmalarında (Migros ve Hürriyet Gazetesi) yazılım uzmanı ve yönetici olarak 16 yıl iş hayatında çalıştım.

-Neredeyse dansa adanmış bir ömür. Dansla ne zaman ve nasıl tanıştınız?

Küçüklükten itibaren Yunan müziklerinin çeşitli türlerini dinleyerek büyüdüm. Çalışma hayatı sürecinde başladığım Yunan danslarına olan ilgim, tutku haline dönüştüğünde dansı ilerletmeye karar verdim. Yunan danslarının dünyadaki en önemli isimleri, Christos Shakallis ve Elena Shakalli gibi eğitmenlerden ders aldım. Bu sürede oluşan koşullar gereği dersler vermeye başladım.

-Yunan Halk Dansları, sirtaki, hasapiko, zeybekiko ve benzeri dansların yanı sıra, ege zeybeği, harmandalı gibi dansların eğitmenliğini kaç yıldır yapıyorsunuz?

Aldığım donanımlı eğitimler neticesinde oluşan koşullar gereği 9 yıl önce eğitmenliğe başladım.

-2015 yılında kurduğunuz, ‘’Kaan Temizel Ege Dansları’’ grubu bünyesinde çocuk ve yetişkinlere ders eğitimi vermektesiniz. Ülkemizin bazı şehirlerinde dans okullarınız bulunmakta. Bizleri bu konuda bilgilendirebilir misiniz?

İstanbul, İzmir, Muğla, Ankara, Aydın ve Bursa’da şu an on binlerce öğrencilerimiz bulunmaktadır. Dans performansları ve hazırladığım koreografiler ile ülkemizi Yunanistan, Çin Halk Cumhuriyeti, İtalya, Bulgaristan, Makedonya ve Kıbrıs’ta defalarca başarıyla temsil ettik.2018 senesinde dünyada ilk kez düzenlenen Uluslararası Yunan Dansları Kongresi’nin Organizatörlüğünü yaptım. Bu kongre her yıl tekrarlanmaktadır. Profesyonel müzik grupları ve sanatçılara eşlik etmekte ya da özel organizasyonlarda kendi ekibimle sahne almaktayız. Fedon, Buzuki Orhan, Gallis Galey, Erol Esken, Cihan Okan ve Pınar Temizel Çulha ile hazırlanıp sahneye koyduğumuz Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi temalı konser ve dans gösterisi İki Buğday Başağı’nı Türkiye ve Yunanistan’da oldukça ilgi gören ve tamamen dolu salonlarda sergiledik ve her seferinde genişleyen repertuar ile sergilemeye devam etmekteyiz.

Temizel 2019 Atina ve 2022 Larnaka’da düzenlenen Yunan Dansları kongre ve seminerlerine eğitmen ve performansçı olarak davet edilen tek Türk dansçıdır. Kendi alanında başarılara imza atmış ve hala mesleki hayatına dans eğitmenliğine devam eden usta sanatçı ve dans eğitmeni Kaan Temizel’e teşekkür ederek mesleki yaşamında başarılarının devamını diliyorum.

Sevgiyle, hoşça ve güzelliklerle kalın…

Devamını Oku

ERGÜN BAŞAR-ATATÜRK İZ BIRAKAN İLKLER DEV PORTRELER SERGİSİ

ERGÜN BAŞAR-ATATÜRK İZ BIRAKAN İLKLER DEV PORTRELER SERGİSİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Cumhuriyetin 100.yılında ‘’ATATÜRK: İz Bırakan İlkler’’ dev portre sergisi 25 Ekim-30 Aralık 2023’te İzmir Konak Metro Sanat Galerisi’nde İzmir sanat severlerin ziyaretine açıldı.

Türkiye’nin en büyük portre tablolarını yapan sanatçı Ergün Başar, bir ilke imza atarken, iz bırakan ilkler sergisiyle de devasa portreleriyle sanatseverlerin ilgisini çekti. Sergi eserlere ve sanatçıya hayranlık uyandırdı. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Tunç Soyer’in de desteği ile düzenlenen sergide büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, bilim insanları, siyasetçiler, iş insanları, yazarlar ve gazetecilerin bulunduğu devasa portreler bir temada buluştu. Cumhuriyet’in  yüzüncü yılında manevi  anlamı yüksek bu sergiyi Türk milletine hediye eden araştırmacı, sanatçı ressam Ergün Başar, söylediği üzere, çizdiği devasa portrelerin biyografilerini araştırarak, tarihte iz bırakan hayat görüşleriyle olan kişileri ele aldı. Hayat görüşünden kastının, bu ülke için insanlık için ne yapabiliriz düşüncesini kendilerine amaç edinen; ülkemizin yetiştirdiği, çalışkan, başarılı, inançlı, girişimci insanlarımızın olmasıydı. Tarihimize attıkları devasa imzalarının zaten tarihimizde ülke arşivimizde var olmasının dahilinde, bir de devasa portrelerini yaparak bir temada buluşturan sanatçı ülke arşivimize de sanatsal bir imza attı.

-İzmir’de açtığınız, Cumhuriyet’in 100.Yılında ‘’ATATÜRK: İz Bırakan İlkler’ ’Dev Portreler Sergisi ile oldukça dikkat çeken, ses getiren bir serginin sıra dışı ressam sanatçısı Ergün Başar’ı tanımak isteriz. Bize kendinizden bahsedebilir misiniz?

-1980 Devlet Güzel sanatlar Akademisi’nden mezun oldum. 1980’den sonra Pr. Sabri Berker’in özel öğrencisi oldum yaklaşık 12 yıldan fazla süreyle çok şey öğrendim.

-Atatürk İz Bırakan İlkler Sergisinin önemi, özelliği ve amacı nedir?

-1937’den bu yana profesyonel Türk sanatçıları Atatürk portresi çizmiyor. Bu boşluğu ben dolduruyorum, bu güne kadar 8 adet Atatürk portresi çizdim.

-Dev portrelerin çizimi ne kadar sürüyor? Çalışmalarınızı nerede yapıyorsunuz? En uzun ve çizmekten en keyif aldığınız portreniz hangisi?

-Dev portrelerin çizimi 1,5 ay devamlı çalışmak kaydı ile meydana geliyor. Çizimlerimi İstanbul’da yapıyorum. En uzun portrem olan 146×114 cm ATATÜRK portresini çizmekten keyif aldım.

-Tuval üzerine yağlı boya tablolar. Arka fonları altın varak kullanmanızın bir amacı var mı? Eserlerinizin temasında felsefi bir bütünlükten bahsediyorsunuz bundan kastınız nedir? Serginizde kadın portresi neden az?

-Arka fonları altın varak kullanmamın sebebi, bu biyografiler, kişiler altın adamlardır. Atatürk felsefesi, bu büyük ilkleri doğurdu. Kadınların ilkleri oldukça az sayıdadır.

-ATATÜRK: İz Bırakan İlkler temasını tamamladınız mı tema devam edecek mi? Henüz çizmek istediğiniz portreler var mı?

-Sergi de açıklanan tema devam edecek. Şu an çizmek istediğim 30 portre daha var.

-Günümüz vefasızlığına dikkat çekmek, farkındalık yaratmak, duyduğunuz vefa ve teşekkürün bir minnet borcuna, izlerine atılmış bir teşekkür, sanatsal bir imza mı bu eserler?

-Resim dili ile bir farkındalık yaratmak istedim, insanları harekete geçirmeye çalışıyorum ve en iyi örnek Yılmaz Büyükerşen’dir.

-İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Tunç Soyer’in bünyesinde İzmir’de açmayı düşündüğünüz Resim Müzesi projesi ile ilgili ne söylemek istersiniz?

-Müze projesi şu an devam ediyor, seçim kaosunu atlatmaya çalışıyoruz.

-Açmayı düşündüğünüz sergiler ve yeni projeleriniz var mı? Varsa ne zaman ve nerede olacak?

-Tabi yeni sergi ve projelerim var 2000-2015 yılları arasında yaptığım resimlerden bir seçki olarak, 2024’te kasım ve aralık aylarında ‘ERGÜN BAŞAR RETROSPEKTİF SERGİSİ’ açılacaktır.

Ergün Başar, İzmir Konak Metro Sanat Galerisi’nde ATATÜRK: İz Bırakan İlkler Sergisinde, başta büyük önder Atatürk olmak üzere, muhteşem devasa portreler ile tarihi araladı ve iz bırakan ilkleri buluşturdu. Değerli sanatçı, ressam Ergün Başar bir ilk olarak tarihe imza attı ve arşivlerde yerini aldı.

Sevgiyle, hoşça ve güzelliklerle kalın…

Devamını Oku

ALLAH İYİLERLE KARŞILAŞTIRSIN

ALLAH İYİLERLE KARŞILAŞTIRSIN
0

BEĞENDİM

ABONE OL

MARMARİS-ŞAHİN RESTAURANT MARKET-ŞENOL’UN YERİ

Allah iyilerle, iyiliklerle karşılaştırsın diye başlamak istiyorum yazıma. Bu o kadar önemli bir niyet ki, tüm yaşamınızı bu cümle ile şekillendirebilirsiniz.  Çünkü sizin yolunuza, yaşamınıza çıkan insanların sizin yaşamımızda rolleri vardır. Asıl olan ahlak, vicdan ve merhamettir bunların yoksunluğundan korusun ve iyilere çıksın yolumuz. İnsanlık köreldi, özde kalmışlık, saf temizlik duygusunu yaşayacağın kimse kalmamış gibi hissediyorsun bazen. Özümü, özümüzü kaybetmedik şükürler olsun böyle çok insan var ama kendin gibi insanlar azaldığı için duygularımız köreliyor bu duyguları paylaşabileceğimiz insanlar azalıyor. Egonun istila etmediği, özünde ve temizliğinde kalan insanları görünce de anlıyorsunuz hemen, cevher bulmuş gibi oluyorsunuz.

Asıl azmaz bal kokmaz der benim babam her zaman, asil azmaz bal kokmaz…

Asıl olan, aslında olan özünde olan iyinin de kötünün de farkında olan iyide ne oldum delisi olmadan, kötü de niye diye hayıflanmayan. Bunun olgunluğunda farkındalığında olan insan özünden kopabilir mi hiç?

Olanın da olmayanın da hayır olduğunu bilen hiç şikayet eder mi ya da vay ben ne oldum diye egoya bürünür mü? Babamın da dediği gibi asıl azar mı bal kokar mı hiç? Her daim şükretmesini bilen özden şaşar mı hiç?

En büyük duamdır benim. ‘Rabbim çocuklarımı, ailemi sevdiklerimi iyilerle karşılaştır.’ diye. Duam bile yalnız değildir. Yalnız kendim için dua edemem, etmedim hiçbir zaman. Tüm sevdiklerim tüm yaradılış ve tüm insanlık içindir ettiğim dualar şükürler olsun. Sen kimin için ne dilersen ne yaparsan o gelir başına derler ya ondan mıdır bilmem yolumuz hep iyilere düşüyor bizim… Bu kadar kötü olabilirler diye hayretler içinde kaldığımız, gördüklerimiz de oluyor. Hayatta denge var tabi bunlarda olacak ki denge sağlansın. Bizler onların yaptığını yapamayız yaparsak onlar gibi oluruz onlardan ne farkımız olur? O yüzden oyalanmayız oralarda gerisini Yaratana bırakırız ders ve tecrübelerimizi alırız yaşam okulundaki. Onların da bizim hayatımızda rolleri var kötülük olmayınca iyiliği, iyileri, iyilikleri nasıl anlarız?

Diyorum ya Allah iyilerle karşılaştırsın diye dua ederim her zaman. Dualarım karşılık buluyor nihayet yine yeniden tam da böyle güzel insanlar çıkıyor yine yolumuza yaşamımıza. Yapmış olduğumuz tüm yolculuklarda, tatillerde olduğu gibi, nereye gidersek gidelim güzel insanlar buluyor bizi ya da biz onları.

Tüm yılın büyükşehirdeki yoğunluğu koşuşturmasıyla geçen zamanın yorgunluğunu atmak için tatile çıkıyoruz eşimle birlikte. İki yıldır tatilin başka bir versiyonunu deneyimliyoruz. Yıllar önce de bu şekilde deneyimlerimiz oldu fakat çocuklar olunca onlar için daha bilindik otellere gidilip daha çok çocuklarımıza hitap eden tatillerimiz oluyordu. Çocuklarımızın büyümesiyle birlikte onların da kendi planları programları oluyor ve bize siz birlikte takılın diyorlar. Onlar olmadan eksik oluyoruz ama onları da zorlayamıyoruz tabi. Biz de eşimle birlikte kendi aracımızla birlikte atıyoruz kendimizi yollara. Doğaya ve doğallığa olan aşkımızla nerede doğallık var, nerede orman, yeşillik, nehir, ırmak dağ bayır varsa biz oralarda alıyoruz soluğu. Plansız tamamen spontane istediğimiz yerde gezip dolaşıp orada bir yer bulup konaklamak gibi. Bunun keyfini huzurunu ve mutluluğunu ne kadar anlatsam az gelir. Orman yolunu tercih ediyoruz çoğunlukla camlarımızı açıp orman, çam kokusunu doğanın o mis kokusunu, huzuru içimize çekip rüzgarı hissetmek, müzik eşliğinde paha biçilmez oluyor. Küçük şeylerle mutlu olmayı başarabilmek bir sanat aslında. Bir çocuk saflığında bulunduğumuz ortamı güzelleştirebilmek, yanında sevdiklerin olduktan sonra her yer cennet sana, her anın mutluluk. Tabi bu tercih meselesi herkes farklı düşünebilir. Bu sefer ki yolculuğumuz Marmaris taraflarıydı. Çocuklar gibi şen olduğumuz, her anımızı dolu dolu keyifle geçireceğimiz bir tatil yolculuğu daha.

Sabahın erken saatlerinde çocuklarımızı öperek bismillah diyerek yine düştük yollara. Marmaris merkezde kahvaltımızı yaptık ve merkezi dolaştık. Akşam yemeğimizi sahilde yedikten sonra merkezde güzel bir otelde konakladık. Ertesi gün kahvaltımızı yaptıktan sonra Marmaris çevresindeki koyları gezmeye başladık. İlk olarak İçmeler plajına giderek muhteşem manzarasını izledik ve fotoğrafladık. Oradan ayrıldıktan ve Turunç koyuna giderek denizinin berraklığı ve dinginliğini hissettik, muhteşemdi. Turunç’ta denize girip yüzdükten sonra oradan ayrılarak Muğla’nın Marmaris ilçesine bağlı Bayır mahallesine düştü yolumuz. Meydanda bulunan tarihi çınar ağacını görmek, dilek tutmak, fotoğraflamak için ağacın bulunduğu meydandaki köy kahvesinde oturduk. Kahvemizi, çayımızı içtikten sonra 900 yaşında olduğu belirlenen dev çınar ağacının etrafını çocuklar gibi gülerek üç kez dolaştıktan sonra dilek tuttuk. Marmaris Ticaret Odasınca 1995 yılında bin 880 yaşında tabiat anıtı olarak tescil ettirilen 2,8 metre çapındaki çınarın çevresi 8,7 metre ölçülmüş. 35 metre yüksekliğindeki ağaç, 706 metrekarelik alanı kalıyor. Görülmeye değer bu tarihi ağaç aynı zamanda bizim yolumuzu güzel insanlara düşürdü. Diyorum ya kafamıza göre takılmayı seviyoruz biz. Akşam kalabileceğimiz bir otel bakarken doğal güzel köy evlerini gördük. Bahçeli, beyaz duvar boyası, mavi pencere çerçeveleri, bahçesinde incir ağaçları ve defne ağacı yaprakları. Tam da bize hitap ediyordu. Biz doğallığı yeşili doğayı seven insanlar olarak aha bulduk kalacağımız yeri dedik. Yanında bulunan ve aynı kişilere ait bungalov evlerden daha ilgi çekiciydi şirin köy evi. Bir gece kalacak etraftaki doğal güzellikleri, tarihi yerleri gezip yine yolumuz nereye düşerse yola devam edecektik. Biz öyle sanıyorduk tabi. Şunu yine belirtmeden geçemeyeceğim bizim yolumuza hep güzel insanlar çıkıyor şükürler olsun ettiğim duam duamız belki de bunun sonucu. Hayatına katkısı olan, kolaylık olan güzel insanlar. Eve bakmak için gittiğimizde Mehmet isminde genç bir çocuk karşıladı bizi. Sıcacık, doğal, tertemiz gencecik bir çocuk. Adının Mehmet olması bizde hemen bir sempati uyandırdı zaten büyük oğlumuzun ismi. Hoş bir öncekinde de Arda isimli (küçük oğlumun ismi) onun yaşında bir çocuk denk gelmişti çocuklarımız olmasa da yanımızda düşüncelerimizle çekiyoruz onları sanırım. Mehmet bize şirin köy evini gezdirdi. Yaşı küçük fakat konuştukça o kadar olgun ve aklı başında bir genç ki bu yaşta bu olgun mütevazi özde kalmış, akıllı, gelecek ideali ve ticari zekası olan gencecik bir delikanlı. Konuştukça anılıyoruz nişanlı olduğunu, ablası, annesi, babası ve halası ile aile işletmeleri, restoranları vardı. Restoranın hemen yanında marketleri ve kendi ürettikleri en az on çeşit balları, zeytinyağlarının satışını yaptıkları stantları. Böyle gençlerimizin olmasıyla gurur duyduk içten içten bizim sizlere ihtiyacımız var, sizin gibi idealist üreten özde kalmış gençlere. Bir gece diye düşünürken iki gece kalmaya karar verdik burada, Mehmet’in sempatik ve güzel yüreği tavrından dolayı. Biz köy evine eşyalarımızı yerleştirdikten sonra karnımızı doyurmak için Mehmetlerin aile işletmesi olan lokantalarına gittik. O kadar sıcak kanlılardı ki Şenol abi bize hoş geldiniz diyerek siparişe göre taze hazırlanan menülerini bize anlattı. Kendi yetiştirdikleri sebzeleri ürünleri ile çok çeşitli seçenekler… Siparişlerimizi afiyetle yedikten sonra köy evimize dinlemeye çekildik. Güzel bir uyku çektikten sonra hazırlanıp yine restorana kahvaltı yapmak için gittik. Odun ateşinde hazırlanan çeşit çeşit gözlemelerin ve bazlamaların kokusu buram buram geliyor iştahımızı kabartıyordu. Mis gibi gözlemelerimizle kahvaltımızı yaparken Mehmet tabağa koyduğu taze dalından koparılmış incirleri masamıza koydu afiyet olsun diyerek. Eşimle birbirimize baktık ve ne kadar ince bir davranış olduğunu belirtik gülümseyerek. Bir gün önceki sohbetimizde bahçedeki incir ağaçlarından incir koparabilir miyiz diye sormuştum. Dalından incir koparıp yemeyi çok sevdiğimi, benim için ayrı bir keyif olduğunu söylemiştim. Tabi abla ne demek demişti ama bize jest yapacağını hiç düşünmemiştik. Güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra etraftaki koyları, doğallıkları, tarihi yerleri görmek için hesap ödemeye gittik. Fakat bizden hesap almadılar sonra ödersiniz nasılsa buradasınız dediler. Biz zaten bu tutumlarından dolayı öncesinde iki gece kalmaya karar vermiştik. Bizim için bir artı puan daha oldu bu güven duygusu ve tavırları. Biz yine gezip dolaşıp denizimize girerek gittiğimiz yerlerde yine özünden şaşmamış güzel insanlarla karşılaştık. Kahvemizi içelim biraz oturalım diye hem lokanta hem kahvehane gibi manzarası güzel olan bir yer gördük. Oraya doğru yaklaşırken manzarası ne güzelmiş diye konuşuyorduk.  O manzaralı yerde oturan köy halkı kalkarak bize buyurun oturun diyerek misafirperverlik ve ince bir davranış sergilediler. Biz ısrarla teşekkür ederek buna gerek olmadığını söylememize rağmen bize bıraktılar. Doğal özünde ve egonun ele geçirmediği kocaman yürekler. Akşam yine mis gibi yemekleri için restoranda geldik yemeğimizi yedik ve eve geçtik. Bahçede doğanın kokusunu, huzurunu, dinginliğini hissetmek için oturduk biraz. Bu arada yukarı taraftan sesler geliyordu bize seslendiler buyurun sizle birlikte oturalım çayımızı için diyerek davet ettiler. Mehmet ve güzel ailesi. Hep birlikte Şenol abinin doğum gününü kutluyorlarmış. Yukarıya çıktık ve güzel bir aile ortamı sıcacık bir ortam. Bizim haricimizde genç bir çift daha vardı onlarla tanıştırdılar bizi. Onlarda geçen yıl yaz tatili için gelip burada kalmışlar ve bu sıcak ortam ve güzelliklere doyamadıkları için bu sene yine gelmişler. Sohbet esnasında siz bizi tanımıyorsunuz, o kadar iyi niyetlisiniz ki çıkışta ödeme yaparsınız diyerek bizden para almadınız, ya biz iyi niyetli insanlar olmasaydık? olabilir de böyle şeyler dediğimde, olsun böyle bir şey olursa da kendileri bilir biz müşterilerimize kolaylık ve güven veriyoruz, güveniyoruz dediler. Ne kadar güzel bir ruh hali böyle bir şey olabileceğine ihtimal dahi vermiyor. Kişi kendinden bilir işi ya onlar da öyle olsa da umurlarında değil. Onlar kendilerine yakışanı yapıyor ve severek yaptıkları işlerini bırakın hile hurda karıştırmayı kötü duygu düşünce bile karıştırmıyorlar… Böyle güzel insanları görünce huzur doluyor içiniz umut doluyor insanlığa dair.

Ertesi gün oradan ayrılma vakti geldi, eşyalarımızı arabaya yerleştirip kahvaltı için yine Şenol’un yeri restoranına gittik. Hesabımızı ödeyip hoş çakalın demek için. Yine güzel bir kahvaltının ardından hesabımızı ödeyerek vedalaşmak için gözleme ve bazlama yapılan bölüme geçtik. Onlarla vedalaşırken koca koca iki bazlama sardılar hemen sıcak sıcak yolluk olsun bu size dediler. Biz ısrarla parasını ödemek istesek de almadılar parasını Mehmet annesi ve halası. Bir gün öce biz gezmek için çıktığımız da ne üzülmüş halası Aynur Hanım, telefonlarını alamadan gittiler diye. Onlar geri gelecekler deyince sevinmiş. Telefonlarımızı verdik, birbirimizle fotoğraflar çekildik ve yine dalından incir tutuşturdular elime güzel insanlar. Hep böyle kalın e mi hep böyle kalın… Yolumuz yine sizin güzelliğinize düşsün… Benim yan komşum Sennur ablam annem, ablam, arkadaşım yani her şeyim olan şansım benim. Bir şey söylediğinde nereye gider diye düşünmediğin güvenin adı. 29 yıllık komşuluğumuzda beni, birbirimizi hiç yanıltmadığımız. Şükürler olsun tüm komşularımızla ilgili şanslı olduk hep güzel insanlar oldu komşularımız. Başka bir yazımda geniş anlamda komşularımız ve komşuluk ilişkileri hakkında geniş kapsamlı bahsetmek istiyorum sizlere. Kısacası şanslıyız komşularımızla alakalı. İşte benim can Sennur ablam her zaman şunu der bana: ’Altının kıymetini sarraf bilir, insanın kıymeti de insan olan bilir.’’ Ne kadar doğru bir söz. İnsani vasıflar sahip olan insanlığın değer yargılarını bilen kişinin farkındalığı olur, yoksa kişi kendinde olmayan bir şeyin nasıl farkında olsun. İnsana rast gelelim, yolumuz da yönümüzde iyilere iyiliklere çıksın güzel insanlar…

Sevgiyle, hoşça ve güzelliklerle kalın…

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.