Merhaba değerli sanat tutkunları
Hasan Nazım Balaban, -İbrahim Balaban’ın kendisi gibi ressam ve babasından kalan değerlerini en iyi şekilde koruyan farklı tarzı ve kalemiyle eserlerini icra eden değerli sanatçıyla- sanat ve yaşamı hakkında ropörtaj yaptık.
– Meryem İPEK ;
Hasan Nazım bey merhaba nasılsınız öncelikle ?
– Hasan Nazım BALABAN;
Teşekkür ederim iyiyim buraya geldik daha iyi olduk İzmir’i seviyoruz.
– M.İ: Teşekkür ederiz,Nazım bey sizi herkes tanıyor fakat Hasan Nazım Balaban kimdir? Biraz kendinizden bahsedermisiniz ?
– H.N.B: Ben İbrahim Balaban’ın büyük ustanın oğluyum ve bundan çok büyük gurur duyuyorum. Bir dönem yirmi- yirmi beş yıl kadar babamın sürekli menajerliğini yaptım, resme başladıktan sonra.
Ben köyde doğdum, Bursa’nın Seçköy’ünde köy ebelerinin elinde doğmuşum ve yedi aylık doğmuşum yani yaşamam mucizeymiş o şartlarda ama yaşamışız Allah ömür vermiş ve yaşamışız.
Benim çocukluğum ve gençliğim üniversite yıllarına kadar hep köyde geçti.
Onun için de bu yaşam benim resimlerime yansıdı, biraz da bu yüzden hareketli ve çocuksu tavırlar var benim resimlerimde. Babam da çok severdi işlerimi “Beni sen takip ettin aynı zamanda benim yapmadıklarımı yapıyorsun benim devamımsın.” derdi.
Benim aslında resme ilgim çocukluktan başlıyor, babam beş altı aşlarında çizdiğim resimleri saklamış. İnanılmaz… o yaşta çocuğun yapabileceği yetenek o zamandan gözüküyormuş ve ben öğrencilik yıllarımda sürekli resim yaptım, resim hocalarım hep özel ilgi gösteriyorlardı bana. Özel tuvaller verirlerdi, özel işler yaptırırlardı fakat ailem özellikle annem benim ressam olmamı hiç istemedi.
– M.İ: Neden peki ?
– H.N.B: Çünkü ressamlar o dönem kazanamıyorlardı, yani annem haklı olarak işte okusun da doktor olsun mühendis olsun para kazansın diye bakıyordu.
– Çünkü o kadar çok çekmiş ki yani biraz tuhaf olacak: Ben liseye gidiyorum, İstanbul gibi bir yerde pantolonumda yama vardı yani düşünün bir lise öğrencisiydim. Zor şartlarda yaşadı babam ama resim yapmaktan asla vazgeçmedi bırakmadı öyle bir düşüncesi olmadı bile. Ona rağmen bizleri büyüttü okuttu ve sadece resim yaparak, hatta bir yazar – eleştirmen şöyle demiştir: ‘Türkiye’nin gerçek anlamda profesyonel ressamı İbrahim Balaban’dır çünkü resimden başka hiçbir şey yapmadan hayatını devam ettirmiştir.”
Hem de öyle piyasa işleri yaparak değil hani şu tabelacı ressam olarak tabir edilen türden, sokak aralarında resimleri satan üç yüz liraya yüz liraya öyle resimler de değil sanat eseri yaparak inatla ısrarla hayatını devam ettirmiş ve bu günlere taşımış sanatını.
Çok zor bir dönemdi ben çocukluğumda gençliğimde hatırlıyorum o dönemleri geçtik. Çok şükür bugün biraz daha iyi Türkiye sanat piyasası… Daha iyi resim satılıyor alıcılar daha farklı bakıyorlar yani bir resim kültürü ve resim piyasası oluştu. O zamanlar yoktu böyle bir şey.
– M.İ: Nazım bey peki ya siz, şuan siz de sadece resim yaparak mı hayatınıza devam ediyorsunuz ?
– H.N.B: Evet, sadece resim yaparak hayatıma devam ediyorum.1995 – 1997 yıllarında işimi tamamen bıraktım.
– M.İ: Daha önce ne işle meşguldünüz?
– H.N.B: Ben elektrik mühendisiyim,öyle bir eğitim aldım.Annemin, ailemin önerileriyle… Ama hayatım boyunca hep resmin içindeydim, sürekli resim yaptım.
Sonra bir gün bir karar verdim ve mühendislik yapmayacağım dedim.Resim yapmak istediğimi babama aktardım, “tamam” dedi. Ben sana destek olacağım dedi ki bu arada iki çocuğum da özel okulda okuyor onlara babam destek verdi (sen onları düşünme torunlarımın eğitimini ben üstleniyorum dedi) ve ben resme başladım ilk sergime dört yıl hazırlandım dört yılın sonunda Ankara’da bir galeride sergimi gerçekleştirdim ve benim için çok rekordur. İlk sergide bütün tablolarım satıldı, müthiş bir duyguydu. Daha sonra ikinci sergime iki yılda hazırlanıp iki yılın sonunda bir sergi daha gerçekleştirdim.
2000 – 2002 yılı… Ve o tarihten bu yana sürekli sergiler gerçekleştiriyorum. 21 yıldır sürekli resim yapıyorum.
– M.İ: Nazım Bey, İbrahim Balaban dediğimizde ve eserlerine baktığımızda biz çok değerli bir ressam ve ya köy konulu ya da gerçek hayattan alıntılı çalışmalar görüyoruz. Kendisini vefat etmiş olsa da Türkiye için çok önem arz eden bir sanatçı olarak görüyoruz. Fakat siz hem bunu görüp hem de bunun yanında kendi babanızı gözünüzün önünde canlandırıyorsunuz. Bu sizin için nasıl bir duygu ? Yani bugün size babanızı anlat dediklerinde bize nasıl ifade edebilirsiniz, sizde kalan nelerdir?
– H.N.B: Babam çok müthiş bir insandı yani insan olarak bir kere, sanatçı olarak çok büyük bir sanatçı… Böyle sanatçılar yüz yılda bir gelir bir yazar onun için şöyle der: “Taşın altındaki çiçek o taşı Nazım kaldırıyor ve o çiçek büyüyor” (duygulanıyor)
– M.İ: Nazım Bey şu an Karaca Kültür Merkezi’nde devam eden ismini sizin vermiş olduğunuz ‘Kalanlar’ resim sergisinde sizin ve yine rahmetle saygıyla andığımız İbrahim Balaban’ın eserleri bulunuyor. Sergi hakkında neler söylemek istersiniz?
– H.N.B: Bu sergi bizim babamla ortak yaptığımız ve gelenek haline gelen ikili-karma baba oğul sergilerinin 12.’si oluyor. Hatırladığım kadarıyla ülkemizin birçok şehrinde yaptık, bu benim için çok büyük gurur tabii… Balaban gibi üst düzey bir sanatçının yanında resimlerimi yan yana asabilmek… Ama buna hiçbir zaman kimseden bir tepki gelmedi. “Böyle şey de olur mu ?, “Sen kimsin?” gibi dönüşler olmadı. Bunları becerebildim, yaptığım işleri sanatseverler beğendi babama layık olabildim en azından babam da bunu çok önemsiyordu çok severdi benim resimlerimi. Bu arada Karaca Kültür Merkezi’nde şu anda çok fazla eserim yok on iki tane var. Diğerleri babamın bizde kalan eserleri… Elimizde kalan aile koleksiyonu var ve özgün baskılar desenler var. Çok kapsamlı güzel bir sergi oldu. Babam için retrospektif sayılabilir. İlk dönem ve son dönemlerde işleri var.
– M.İ: Sizin kendi tekniğinizi soracak olursak bize çalışma tekniğinizden bahseder misiniz?
– H.N.B: Ben tekniği çok önemsemiyorum resimde önce fikir önemli. Ortaya koyduğunuz işin kafada oluşan ilk imajı, yüreğinizde oluşturduğunuz demlenme süresi, bu aslında. Biz hiçbir zaman görüntünün resmini yapmadık babamda öyle derdi kendi öz geçmişinde sanat söyleşilerinde de yazar bu: “Hiçbir zaman görüntünün resmini yapmadım yaşantının resmini yapıyorum.” demiştir. Ben de aynı ekolu devam ettiriyorum ben de yaşantının resmini yapıyorum yani bunlar benim bire bir yaşadığım şeyler.
O yüzden bu önce bir demleniyor kafada ve yürekte sonra kağıda dökülüyor bizim tekniğimiz şöyle babam da öyle çalışırdı mutlaka bir eskiz yapılırdı hatta birkaç eskiz yapılır bir tabloyu geliştirirken o eskizi yaparken renkler oluşturulur ve en son halini kafanızda oluturursunuz yani bütün renkleriyle her şeyiyle sonra onu tuvale geçirirsiniz, yoksa teknik öğrenilir, geliştirilebilir asıl lan (?) kafada ve yüreğinizde oluşturmaktır. Bir dönem ben yağlı boya çalışıyordum ilk dönemlerimde son dönemlerimde akriliğe geçiş yaptım ve şu anda çalışmalarıma akrilik ile devam ediyorum boyaları ince ince üst üste çalışıyorum daha tarnsparan olsun istiyorum akrilik bana o konuda çok uygun geldi ve ben titiz çalıştığım için beni biraz da hızlandırdı yoksa kurumasını bekliyordum başka bir resme geçiyordum onun için yağlı boyayı bıraktım ama aynı tadı akrilikte de yakaladım eğer yakalamamış olsaydım zaten yapmazdım çünkü ben titiz bir insanım yaptığım işe karşı.
– M.İ: Peki sanat için son olarak sizden ne düşündüğünüzü yada sanat için söylemek istediklerinizi öğrenebilir miyiz? Şu anda ülkemizde sanat sizce hangi noktada ?
– H.N.B: Sanat tabii ki çok önemli insanoğlunun ilk yarattığı işlerden biri müzik ve resim mağara çağından beri sanat yapmış insanoğlu, mağara duvarlarına resim yapmış bu çok önemli ve medeniyetlerden geriye kalanlara bakıyorsunuz büyük zenginlikler kalmıyor ne kalıyor geriye sanat kalıyor heykel kalıyor resim kalıyor bunun için önemli bir ülkenin aslında gelişmesini de bu gösteriyor sanata ve bilime eğitime yaptığınız verdiğiniz değer onu yüceltmenizle ülke de yüceliyor aslında ben her zaman şunu derim: Bir sanatçının güçlü olabilmesi için ülkeninde güçlü olması lazım bizim sanatçılarımızın yurt dışında tanınması ülkemizin aslında ekonomisi açısından da çok önemli.” Birlikte çalıştığımız ve tanıştığım birçok Avrupalı sanatçı babamın resimlerini gördüğünde hayran oldu ve çok büyük bir sanatçı dedi Balaban için, tabii yurt dışında bizim sanatçılarımızın yeterince tanınmıyor olması üzücü ülkemizin bir problemi bu maalesef alıcımız az sanatseverimiz az. Balaban dünya çapında bir ressam bana göre ve gerçek bu yoksa ülkemizde resim yapan çok ve çok yetenekli sanatçılar var biraz da Batı hayranlığından kaynaklanıyor bizdeki. Sanatın üst düzeyde kabul görmemesi mesela babam hiçbir zaman öyle bir şey yapmamış, kendisi de söylemiştir bunu (ben bütün dünya resmini tanıdım öğrendim ama sırtımı onlara döndüm yüzümü kendi ülkeme döndüm) hatta bir eleştirmen de şöyle diyor (Balaban fırça ve tuvalden başka batı resminden bir şey almadı) biraz da böyle olması lazım yani biraz evrensel olmak adına insanlar batıyı taklit ediyorlar ama batıyı taklit etmek evrensellik getirmiyor. İnsanın olduğu yerde her şey zaten evrenseldir bundan kaygılanmanın alemi yok. Efendim işte köylüleri yaparsan evrensel olmazsın!Hayır,bizim insanımız bunlar böyle yaşadılar bizde böyle yaşıyoruz onun için bu kaygılardan öte kendi öz kaynaklarımızdan yararlanıp eserler üretmek lazım yani,yeni farklı şeyler ortaya koymak için illa batıyı taklit etmenin gereği yok ben sanat için bunu söyleyebilirim ama çok iyi ressamlar da var genç kuşakta tabi eskilerden de var şimdi bunları saymaya kalkamayız ama iyiye doğru gidecek hiçbir şey geriye gitmez ileri gitmek zorunda aslında anlatıcak çok şey var bunu zaman zaman ben biyografimde de yazıyorum babamın da zaten kendi biyografisinde kendini anlattığı yazıları var yani işin temeli biz bu toprakların resmini yaparız bu ülkenin resmini yapıyoruz. Hiçbir şeye ve kimseye özenmeden illa ki başkaları yaptı ve satıyor diye biz hiçbir zaman resim yapmadık satılsın diye yapmadık yani onun için tabii ki satılması önemli insanların sanata değer verdiğini gösteriyor sanatçıya ekonomik bir imkan da sağlıyor, devamlılığın sürmesi için para kazanmanız lazım elbette önemli bir şey ama satılacak diye resim yaptığınız zaman o zaman farklı bir şey oluyor ticarete dönüyor
– M.İ: Yüreğinize emeğinize sağlık güzel sohbet için çok teşekkür ederim son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı ?
– H.N.B: Burada olmaktan çok mutluyuz sizleri tanımak güzeldi burada İzmir’de k
Karaca Kültür Merkezi’nde harika bir sergi oldu, güzel bir açılış oldu inşallah devamı gelir.
– M.İ: İzmir için söylemek istediğiniz bir şey var mıdır ?
– H.N.B: İzmir’i ben zaten çok severim İzmir’de çok dost ve arkadaşlarım var İzmir harika bir şehir keşke bütün ülkemizin şehirleri İzmir gibi aydın olsa…
RÖP: MERYEM İPEK
GÜNDEM
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024ÇEVRE
06 Ekim 2024EKONOMİ
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024GENEL
06 Ekim 2024GÜNDEM
06 Ekim 2024GENEL
06 Ekim 2024YAZARLAR
06 Ekim 2024ÇEVRE
06 Ekim 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.