GENÇLİK TOPLUMUN ÖZETİDİR

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

Türk Dil Kurumu genç teriminin tanımını şöyle yapmaktadır; “yaşı ilerlememiş olan, gelişmesini tamamlamamış, dinç, zihin bakımından yeterince gelişmemiş, toy.” Eski Türkiye’de çocuklara büyüyünce hangi meslek sahibi olmak istiyorsun? diye sorulduğunda doktor, öğretmen, diş hekimi, polis gibi cevaplar alınırdı. Teknolojik değişimlerle birlikte insanların dünyanın iki ayrı ucundan birbiri ile iletişime geçmesinin kolaylaşması bakış açısını, yaşam şekillerini de değiştirdi. Buna bağlı olarak istenilen meslek dalları da değişti, artık youtuber, blogger, influencer, instagrammer gibi tamamen internete dayalı yeni meslek türleri ortaya çıktı. Genç kuşak yeni çağa uyumlanmış şekilde yaşıyor, davranışları da o yönde şekillenmeye başladı. Binlerce, milyonlarca takipçi sayısına ulaşan fenomenlerin reklam gelirleriyle hayal edilen hayatları yaşadıklarını izlemek meslek seçimlerini de değiştiriyor elbette.

            Bunun yanında bilgisayar ekranından dünyaya bakan gençler, daha kolay kazanç elde etmek hayaliyle odalarından çıkmadan saatlerce bilgisayar ekranının karşısında oyun oynayarak kazanç elde edebilmek umuduyla adım attığı yeni dünyada karanlık bir gerçekliğe doğru yol almaya başlıyorlar. Son yıllarda Mavi Balina oyununun tehlikelerine ve gençlerin algıları ile nasıl oynandığına haber sütunlarında şahit olduk. Gençler artık gerçeklik ve sanal algısını yitirerek, gerçek dünyayı da sanal gözlüklerle görmeye başladı. Aslında yaşlanmış bir genç kuşak var ve yılgın, umutsuz ve çaresiz hissettikleri de bir gerçek. Sokağın nabzını tuttuğumuzda gençlerin geleceğe dair planlarının olmadığını görüyoruz. Ki yurt dışında yaşamak isteyenlerin sayısı da hiçte azımsanacak gibi değil. Yurt dışında yaşamayı, orada herhangi bir işte çalışmayı bir kurtuluş olarak görüyorlar. Peki doktor, polis olma hayallerinden, nasıl buralara geldik. Teknolojik dönüşümler eşiğinde, çok yakınımızda yer alan ülkelerde yıllardır süren savaşlar, savaşın acımasız yüzü evimizin içine kadar giriyor. Savaşın gerçeklerine yakın olan, ekonomik sıkıntılar içinde çevresinde yer alan eğitimli ama işsiz gençleri görünce hayaller ülke sınırlarının dışına taşıyor.

             Dünyayı bilgisayar ya da telefon ekranlarından tanıyan gençler duygu ve düşüncelerini ise direk ekrana yansıtabiliyorlar. Hatta eskiden çocukluk arkadaşlarının içtenliği şimdilerde ekran arkadaşlıklarına dönüşmüş durumda. Dönüşüm dönüşümü doğuruyor.

            Genel olarak gençlik sorun çıkaran, ülkesinden gitmeye çalışan bireyler olarak görülse de, doğru kanalize edilir ve teşvik edici şekilde yönlendirilirse gelecek için, ülke için faydalı adımlara imza atacaklardır. Bu bağlamda gençleri eleştirirken ve kendi yaşadığınız çağla kıyaslamaya kalkarken aslında bütün okları kendinize döndürdüğünüzün de farkında olmak gerekiyor. Zira gençlere kendi yaşadıklarımızı aktarıyoruz, hayata bizim baktığımız yerden farklı bir teknikle bakıyorlar. Farkı ortaya koymak istiyorsak ancak örnek olarak, yol göstererek, gitmek istedikleri yönü zorbalıkla değiştirmeye çalışmadan yapabiliriz. Gençlerin dilini iyi kavrayamazsak, aramıza giren kilometrelere ve kurduğumuz bağların kopmasına da ses çıkarma yetkimizi kendi elimizle ortadan kaldırmış oluyoruz.

              İdealleri olan, geçmişe dair hayranlığı, geleceğe dair hevesleri olan gençler yetiştirebilmeliyiz. Doğup büyüdüğümüz, gençliğimizi geçirdiğimiz yıllardan çıkamazsak yeni dünya düzenine entegre olmakta zorluklar çekeriz. Elimize bilgisayarları alıp, telefon programlarından hesaplar açarak gençliği yakalamamız mümkün değil. Gençlerle konuşmak, bilgi alışverişinde bulunmak, düşüncelerini sorgulayarak algılayabilmeliyiz. Gençler eğitim ve öğretim hayatını sürdürürken, buna paralel zaman diliminde meslek sahibi olmaya yönelik çalışma hayatına katılabilmelerini, bir kazanç elde etmelerini sağlanabilecek bir sistemde yer alırlarsa hem gelecek korkularını hem de kaygılarını yok edilebilir.