Total Banner
PLANLAMAK VE ŞEHRİN YÜKÜNÜ AZALTMAK ŞART
963 okunma

PLANLAMAK VE ŞEHRİN YÜKÜNÜ AZALTMAK ŞART

Mimarlar Odası Denizli Şubesi Başkanı Özlem Durdu Kabel ile Denizli’nin kentsel yapısını deprem ile ilişkilendirdik, alınması gereken önemleri konuştuk.

ABONE OL
16/02/2023 15:37
PLANLAMAK VE ŞEHRİN YÜKÜNÜ AZALTMAK ŞART
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mimarlar Odası Denizli Şubesi Başkanı Özlem Durdu Kabel ile Denizli’nin kentsel yapısını deprem ile ilişkilendirdik, alınması gereken önemleri konuştuk.

 Mimarlar Odası Denizli Şubesi Başkanı köyden kente gerçekleşen göçlerle şehrin yük atına girdiğini, alınması gereken önemlerin neler olması gerektiğini, yapıların kültüre uygunluğunu, yüksek katlı binaların insan yaşamı üzerindeki psikolojisini değerlendirdi. 

EN BÜYÜK ZARARI EKONOMİK DURUMU KÖTÜ OLANLAR GÖRDÜ

Deprem her kesimden insanı etkiliyor ama maddi anlamda güçlük çeken insanları daha çok vuruyor gibi gözüküyor aslında yüksek katlı binaların ortaya çıkışı bile işçi sınıfının barınmasını sağlamak amacıyla ortaya çıkmış. Sizin bu konu hakkında görüşleriniz nelerdir?

Aslında göçün yerleşimiyle ilgili bir sıkıntı. Denizli özelinde baktığımızda asıl yerleşimin yüksek kesimlerde olması lazım ama sanayi nerde ova da. Sanayi de çalışan kim işçi sınıfı, işçi sınıfı nerede yaşıyor Sevindik, Anafartalar, Karşıyaka’da yaşayıp ulaşımın en kolay olduğu yerden sanayiye ulaşmak zorunda. Köyden kente göç ettiğinde ilk yerleştiği yer o bölgeler. Doğal olarak da buradaki arsa payları kent içinde daha düşüktür. Biraz para kazanmaya başlayınca da TOKİ eliyle başka yerlere gidiyorlar yine göç edenlerde bu bölgelere yerleşiyor. Bu kendi başına depremden bağımsız bir durum ama deprem olduğunda ne oluyor ova ve alüvyonla dolu olan alanlar veya dere yatakları daha çok zarar görüyor çünkü onlar yüz yıllar boyunca deprem sonucu oluşmuş araziler. Denizli ölçeğinde ve diğer iller bazında söylüyorum bu hava kirliliği, kentin nefes alması hepsi birbirleriyle alakalı. Yatay blok, müstakil konutları bu ölçekte bölge olarak ayırmamak lazım çünkü yüksek kesimlerde rezidanslar da yapıla biliyor. Şu doğru bahçeli ve tek katlı binalarda zenginler oturur bu doğru ama onların yer seçimi depremden bağımsızdır aslında genel olarak dağlık bölgelere gitmeler ise arsa payları gibi şeylere dayanır. Yüksek yapılarda da ekonomik durumu iyi olan insanlarda oturmaya başlamıştır ama ilk zarar gören her zaman her yerde fakirlerdir. Doğal afetlerden de etkilenenlerde… Bu depremde de öyle oldu zaten. Enkaz altında kalmadılar mı ekonomik durumu iyi olanlar kaldılar keşke olmasaydı içimiz yandı ama en büyük zararı ekonomik durumu kötü olanlar gördü. 

KIRSAL NÜFUS %80’LERDEN %20’LERE GERİLEDİ

Denizli’deki yapılaşma kent kimliğini ve kentin belleğini nasıl etkiliyor?

Denizli’nin geçmişinden gelen sivil mimari örneği iki katlı, bahçeli, avlulu, dış bahçe duvarları yüksek, kendi içinde bir yaşam süren alanlar. Tabi son 50 yıldır köyden kente bir nüfus göçünün çok ciddi olmasıyla işte kırsal nüfus %80’lerden %20’lere geriledi. Kentsel nüfusta %20’lerden %80’lere çıktı. Bunları barındırabilmek adına bizim daha çok konuta ve yapıya ihtiyacımız oldu. Bu ihtiyaç hasıl oldukça da yapılar git gide yükselmeye başladı.  Denizli’de geçmişte yapılan 2 katlı yerlilerin yıkılması 5 katlı binaların yapılmak istenmesidir. Herkes bahçeyle iç içe, toprakla iç içe çocuklarını oynata bildiği, daha az insanla ortak alanlarını paylaşa bildiği bir yapı ister ama yönetilemeyen göçle alakalı bir durum aslında. Şu an kırsaldaki evlerimizi boşalttık biz, kente geldik kentte de yaşam alanı bulamadıkça da yapılarımızı yükselttik. 

İNSANİ OLMAYAN HİÇBİR ŞEY İNSANIN YAPISINA UYGUN DEĞİL

Yüksek katlı binaların, kalabalık şehirlerin, kültüre uygun olmayan yapıların insanlar üzerinde psikolojik olarak etkileri var bu ektiler nelerdir?

Biz daha önce TOKİ konutlarında çalışma yapmıştık. Hep örnek verilen bir şey insanlar balkonlarında domates, biber yetiştirmeye başlar. Küçük bir yeri çevirir bahçe yapar çünkü toprakla iç içe yaşamaya alışmıştır. Sizin toprakla bir arada olamadığınız bir yaşam biçimi zaten kabul edilemez. Zaten havalandırma sistemi mekanik her şey mekanik. İnsanlar kendi yaşamam biçimlerini bulamadıkları sürece evde huzursuzluk, komşularıyla tartışma durumu gibi sorunlarla karşılaşabilir. Bu iş yerlerine yansır, uykusuzluk gelişebilir. Kasımpaşa’da kentsel dönüşüm yaşandığında insanlar kendi hayvanlarını alt katına bağlayıp yaşamlarını sürüyorlarmış geçişte. İnsani olmayan hiçbir şey insanın yapısına uygun değil. Hapishaneye girmiş insanın psikolojisi neyse onun gibi. 

KIRSAL YAŞAMDAKİ KONFORU YÜKSELTMEK GEREK

Sizin bir öneriniz var mı ne yapılabilir?

Kırsal alandaki yaşam konforunu yükselterek insanları köylerine dönmesini sağlamamamız lazım. Kenti besleyen nüfus %20’lere düşmüş durumda. Tarlalarımız boş kalmış durumda. Temel nedenlerinden biri şu, şimdi geliyor şehre çeşmesini açıyor sıcak su evini ısıtıyor her yer sıcak insanlar orada kalmak istemiyor. Köylerdeki yaşam konforunu yükseltip ekonomik hayatını döndürebilecek koşulları da tekrar sağlamamız lazım.  O zaman şehir nüfusunu azaltıp köylere geri dönüşü başlatırız ama hobi amaçlı olan değil tarımın desteklenmesi gibi faaliyetlerle bunun yapılması gerekir. Şehir nüfusunu azalttığımız anda yapılaşmış alanlara daha az ihtiyaç duyarız.  Bu beton yığınlarını azaltırız diye düşünüyorum. Çok büyük metre karelerde yaşıyoruz. Gereksiz alanları kullanılıyoruz.  Bu gereksiz alanları da azaltmamız gerekiyor. 

ŞEHRİN YÜKÜNÜ BİR ATSAK…

Köyden kente göçün başlıca sebepleri arasında sağlık, terör, eğitim, konfor, istihdamın şehirde olması gibi sebepler var.  Sizce Denizli bu konularda sınıfta kalmış bir şehir mi?

Şehre dışardan göç var bir de köyden şehre göç var. Denizli’deki olay şu, fabrikadan şu kadar maaş alıyor bir de üstüne köyden bulgurunu getiriyor. Ya da anne babası gönderiyor. Ama bu gelmediği anda şehirdeki ekonomik düzey de onu geçindirebilecek düzeyde değil. Köyden erzakı gelmese onu geçindirebilecek bir gelir düzeyi yok.  Daha insancıl bir çevrede yaşam koşullarını sağlasak, şehrin yükünü bir atsak bu sorunları da kısmen çözmüş olacağız. Evet imar affı bunun görünen yüzü, evet planlama görünen yüzü ama bunun daha alt görünen yüzü bu. Biz çok fazla nüfusu kent merkezlerinde bulundurmaya çalışıyoruz. Aslında yayılması lazım geçmişteki gibi. Doğru planlama da yapsak bu sefer yetmeyecek nereye yerleştireceğiz fay hattına, aslında ekonomisi, eğitimi, hepsinin birlikte yürütülmesi gereken politikalar. Sanayi bölgeleri mesela Türkiye’nin ekonomisinin %50’si İstanbul’da dönüyormuş biz bunun üzerine finans merkezini Ankara’dan İstanbul’a taşımaya çalışıyoruz. Bu ne demek oranın yükünü arttırmak demek bizim oranın yükünü azaltmak için hamleler yapmamamız lazım.  Ne yapıyoruz mesela Kanal İstanbul yapıyoruz oranın yükünü arttırıyoruz. O zamanda ne yapıyorsun deprem toplanma alanlarını konut alanlarına çeviriyorsun. İstanbul, Bursa, Kocaeli sanayi bölgesi buraya yakın diyorsun o zaman raylı sistemini kuracaksın ve sanayinin bir kısmını Denizli’ye taşıyacaksın. Yani bunların hepsi planlama meselesi. 

PLANLAMA, YAPMAKTAN DAHA UZUN SÜRMELİ

Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Her şeyi ehil ellere bırakmak lazım. Planlama için ayrılan zaman yapmak için ayrılan zamandan daha uzun olması lazım. Planlamaya başlamalı ve bunu ehil eller yapmalı uygulama aşaması kolay bunu yaparız. Planlama aşamasına daha fazla kafa yormalıyız. Bugün canımız istedi buraya okul açalım, köprü yapalım, konut yapalım demememiz gerek. Bizim ülke olarak planlama aşamasını öğrenmemiz lazım eksikliğimiz bu. 

Teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.

Aslıhan Kılıçelli

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.