Total Banner
NOEL, MİLADİ YILBAŞI 2023, MEKKE’NİN FETHİ
242 okunma

NOEL, MİLADİ YILBAŞI 2023, MEKKE’NİN FETHİ

ABONE OL
06/01/2023 10:00
NOEL, MİLADİ YILBAŞI 2023, MEKKE’NİN FETHİ
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Aslında yılbaşı konusunu Noel kutlamalarından bağımsız değerlendirmek çok doğru bir yaklaşım değildir. Çünkü tarihe dönüp baktığımızda Noel ve yılbaşı kutlamaları hiç de bağımsız değil. Şöyle ki; Noel, Hıristiyan inancına göre Hz. İsa’nın doğum günü olarak kutladıkları gündür. Oysaki Hz. İsa’nın doğum günü Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında ihtilaflı bir konudur. 25 Aralık 06 Ocak arası üç farklı tarihte ihtilafa düşmüşlerdir. 25 Aralık bu tarihler arasında en kuvvetli görüşü oluşturmaktadır. Yine Hıristiyanlar arasında görülen bir başka anlayışa göre Bizans imparatoru Büyük Konstantin putperestlikten Hıristiyanlığa geçtikten sonra (MS. 313) Aralık ayının son haftasını Noel haftası, bu ayın son gününü (31 Aralık) Noel günü ilan etmiştir. Başka bir veriye göre de Noel, Hıristiyanların Hz. İsa’nın doğumu sebebiyle kutlamalar yaptıkları dini bayramlarıdır. Yeni yıl kutlamaları ise eski Romalıların bir âdetidir. Bu âdet, Noel kutlamalarıyla birleştirilerek bugün tüm dünyada yaygınlaştırılmıştır. O günlerde, bolca hindi kesmek ve tüketmek, çam ağaçlarını kesmek, Noel baba kostüm ve oyuncakları alım-satımı, parti şapkaları almak, mum yakmak ve hediyeleşmek gibi âdetler uygulanır.

Görüldüğü üzere yılbaşı Noel kutlamalarından bağımsız salt bir kutlama değildir ve yine yılbaşı kutlamaları yeni bir yıla girişin sevinç tezahürü de değildir. Yani mesele sadece yeni bir yılın kutlanması değil, bilakis, hadaratsal bir meseldir. Hayata bakış açısıyla, hayat hakkında mefhumların bütünüyle alakalı bir meseledir. Hadarat konusuna ilerleyen kısımlarda değineceğimden dolayı şimdilik geçiyorum. Yılbaşı gerçeğini ana hatlarıyla ortaya koyduktan sonra gerek bu meseleye dair, gerekse sair meseleler için amellerde ölçünün ne olması gerektiği konusuna geçebiliriz.

Amellerin Ölçüsü bir Müslüman her hangi bir ameli gerçekleştireceği vakit bunu belli ölçüler doğrultusunda yapmakla mükelleftir. Allah Subhanehu ve Teala’nın gönderdiklerine iman eden bir kimse hiçbir şekilde keyfi ve heva-i hareket edemez. Mutlaka ama mutlaka yapacağı her bir amelin hükmünü şeriattan almalıdır. Zaten Müslümanların hayatlarında, karşılaştıkları, çözüme muhtaç problemlerde Şari’nin hakem kılınması dini bir zarurettir. Müslümanlar amellerinin tayininde şeri hükme kulak vermeyerek, beşeri akıldan neşet etmiş aklî çözümleri hakem kabul etmeleri kesinlikle caiz değildir. Bilinen bir konu olması hasebiyle konuya ilişkin bazı nasları paylaşmakla iktifa etmek istiyorum. Allahu Teâlâ ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Aralarında hükmetmesi için, Allah’a ve Resulüne çağrıldıkları zaman Mümin olanların sözü: «İşittik ve itaat ettik» demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse ve Allah’tan korkup O’ndan sakınırsa, işte ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır.” (Nûr 51-52) Başka bir âyette Allahu Teâlâ: “Allah ve Resulü, bir işe hükmettiği zaman, Mümin olan bir erkek ve Mümin olan bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.” (Ahzab 36) Aşağıdaki ayette ise Allahu Teâlâ, her hangi bir anlaşmazlıkta, çözüme muhtaç meselelerde ve Allah’a kullukta Rasul Aleyhisselamı hakem kabul etmeyi imanla alakalandırmış, imanın semeresi olduğunu açık bir şekilde ifade etmiştir. Şöyle ki; Fark Yaratan Organizasyon Fark Yaratan Organizasyon “Hayır, hayır! Rabbine andolsun ki, onlar aralarında çıkan anlaşmazlıklarda senin hakemliğine başvurmadıkça sonra da vereceğin karara, gönüllerinde hiçbir burukluk duymaksızın, kesin bir teslimiyetle uymadıkça mümin olamazlar.” (Nisâ 65) Görüldüğü üzere ayeti kerimeler kulların fiilleriyle alakalı düzenleme ve amelin keyfiyetini beyan etme salahiyetini şeriata vermiştir. Yani her hangi bir kimse bir fiiliyat gerçekleştireceği vakit o meselenin hükmünü şeriata sormak durumdadır. Çünkü şeri kaidede geçtiği üzere “fiillerde asıl olan şeri hükümlerle kayıtlı olmaktır.” Bu yüzden yılbaşı kutlamaları ameli bir konudur ve şeri hükme tâbidir. Son söyleyeceğimi şimdi söyleyecek olursam, gerek Noel gerekse yılbaşı kutlamalarının hükmü “HARAM”dır. Şeriat böyle bir kutlamaya cevaz vermemiştir. Bunun üzerine temellendiği asıl, konunun hadaratsal oluşudur. Yani hayat hakkındaki düşünceyle alakalıdır. Bu konunun detayını üçüncü ve son başlığımızda incelemeye çalıştım. Batı Hatıratına Ait Bir Şeyi Almak Haramdır. Müslümanların nezdinde muğlak/müphem ve de elzem bir şekilde açıklanmaya muhtaç konulardan bir tanesi de Batı’dan neyin alınıp neyin alınamayacağı konusudur. Batı’dan her hangi bir şeyin alınıp alınamayacağını belirleyen esasi unsur, alınması istenen şeyin/objenin/vakıanın Batı’nın hayat anlayışından kaynaklı olup olmadığının bilinmesidir. Şunu kast ediyorum, Batı’dan/Kâfirlerden alınması istenen şey eğer ki kâfirlerin akidelerinden ya da hayat hakkındaki mefhumlar toplamından/hadarattan neşet eden bir uygulama ise Müslümanın onu alması kesinlikle haramdır. İşte bu noktada konunun daha iyi anlaşılabilmesi “Hadarat ve medeniyet” kavramlarını çok kısada olsa açıklamayı gerekli kılmaktadır. Çünkü bizler bugün gerçekten İslâm Ümmeti olarak bu ayrıma ve tasnife çok ihtiyacımız var. Bakın şanlı tarihimize, bizi güçlü kılanın diğer ümmetlerden farklı kılanın hayat tarzımızı biliyor olmamız olduğu aşikârdır.

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.