0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

 Van ilimizi gördükten sonra kuzeye, Ağrı-Iğdır-Kars istikametine doğru yol alıyoruz. Van’ın ilçesi Çaldıran’ı ve Çaldıran Ovası’nı görerek, ülkemizin en yüksek geçitlerinden Tendürek Dağı Geçidi’nden geçiyoruz. Yolda giderken bir 30 dakika kadar sağlı solu katılaşmış lavların arasından geçiyoruz. Bu lavların Tendürek Dağı’nın volkanik patlaması sonucu oluştuğunu öğreniyoruz. Tepecikler şeklinde görüntüleri var. Trekking için de muhteşem bir yer olabilir aslında. İnsanın o tepeciklerin arasında kaybolası geliyor. Adeta bir görsel şölen eşliğinde yola devam ediyoruz. Sonrasında karşımızda Tendürek Dağı. Büyük ve Küçük Tendürek olmak üzere iki volkanik dağ. Küçük Tendürek Dağı’nın zivesinde krater gölü bulunuyor. En son 1855 yılında volkanik patlama gerçekleşmiş. Biz çıkmadık ama dağın zirvesine doğru giden asfalt yolu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Zirvesinde de Türk Bayrağı’yla Askeri Gözetleme Kulesi var. Yol üzerindeki bazı yüksek tepelere de gözetleme kuleleri yapılmış.  Eski terör olaylarından dolayı güvenlik noktaları oluşturulmuş. Biz de bu askeri ve jandarma noktalarından geçerken kimlik kontrolünden geçtik. 5 sene önce Sicilya’nın Etna Yanardağı’nı görmüştüm. Yanardağa teleferik, kayak merkezi, otel, kafe gibi tesisler yapmışlar. Dünyanın her yerinden burayı görmek için geliyorlar. O an Tendürek Dağı’nı da böyle hayal ettim. İnşallah ileriki yıllarda canlı turizm noktalarından biri durumuna gelir. Çünkü Tendürek Dağı ve katılaşmış lavların cezbedici bir görüntüsü var. Yolumuzun devamında Ağrı’nın ilçesi Doğubayazıt’a varıyoruz. Doğubayazıt’ın eski ismi, Beyazıt’mış. Posta ve yazışmalarda İstanbul’un semti Beyazıt ile karışınca 1934 yılında Doğubayazıt olarak değiştirilmiş. Burada Osmanlı Devleti’nin Lale Devri’ndeki son büyük yapısı olan İshak Paşa Sarayı’nı geziyoruz. Baktığınızda masallardan çıkmışcasına muhteşem mimarisi ile saraya çok emek verildiği hemen anlaşılıyor. Saray, ovaya bakan yüksek bir tepenin üzerine inşa edilmiş. O dönemde Osmanlı Devleti’nin gücünü, ihtişamını çevre ülkelere göstermek için yapılmış. En önemli özelliği de, Dünyanın ilk kalorifer sistemine benzer bir merkezi ısıtmanın bu sarayda uygulanmış olması. Su ve kanalizasyon sistemi de kurulmuş. Sarayın yapımına, 1685’te IV.Murat’ın İran seferinde kahramanlık gösteren ve sağ kolunu kaybeden Çolak lakaplı Abdi Paşa tarafından başlanmış, 1784’te İshak Paşa tarafından toplam 99 yılda tamamlanmış. Saray, 116 odalı. İçerisinde cami, iç ve dış avlular, zindanlar, hamamlar, harem salonları bulunuyor. Sarayı gördükten sonra yolculuğumuz Iğdır‘a doğru devam ediyor. Yolumuz üzerinde bulunan Ağrı Dağı’nı panoramik olarak görüp fotoğraflarımızı çekiyoruz. Ağrı Dağı, Türkiye’nin en yüksek dağı. Volkanik bir dağ. Büyük ve Küçük Ağrı olmak üzere iki dağ yanyana. Günümüze kadar anlatıla gelen efsanesi ile her zaman dikkatleri çekmiştir. Büyük Tufan’dan sonra  Nuh’un Gemisi’nin buraya oturduğu söylenir. Dağın küçük bir kısmı Ağrı ili, büyük bir kısmı ise Iğdır ili sınırları içerisindedir. Ağrı Dağı’nın manzarasıyla Iğdır ili sınırlarına girmiş bulunuyoruz. Iğdır, Türkiye’nin en doğusunda yer alan bir ilimiz. Ayrıca ülkemizin en küçük illerinden biri. İran, Azerbaycan ve Ermenistan ile sınır komşusu. Iğdır’dan başlayarak Kars’a kadar Türkiye-Ermenistan sınırının sıfır noktasında yolculuğumuz devam ediyor. Ermenistan topraklarını görerek geçiyoruz. Sonrasında da Kars’a ulaşıyoruz…Bir sonraki Kars-Erzurum yazımda görüşmek üzere…Sevgiyle kalın…