0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Stres çağımızın en büyük sorunu ve bu yüzden belki her gün defalarca dile gelen bir konu. Artık birçok hastalığın kökeninin de stres olduğu tıp camiasının da kabul ettiği bir gerçek. Özellikle hipertansiyon ve kalp hastalıklarında büyük etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.

Yaşanan duygusal ve fiziksel travmalar da özellikle psikolojik hastalıklara sebep olabiliyor.  Diş hekimi Bülent Demircioğlu ise bütün hastalıkların kökeninde kişinin hayatının bir döneminde hatta intrauterin yaşamının bir döneminde yaşadığı bir travmanın yattığını söylüyor. Daha da ötesi, annenin hamilelik öncesinde yaşadığı travmaların da doğacak bebeğin hayatının her hangi bir döneminde hastalığa neden olabileceğini söylüyor.

Bülent Demircioğlu1989 yılında İstanbul Üniversitesi DişHekimliği Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Çin Tıbbı ile ilgilenmeye başlamış ve bazı mesleki uygulamaları Çin Tıbbı ile bütünleştirmiş.Kendi çözümsüz hastalıklarını(boyun fıtığı, hassas bağırsak sendromu, migren) bilinçaltı tekniklerle çözerekbilinçaltı travmaların hastalıklar üzerindeki bağlantısını fark etmiş. 2020 yılında Yeni Alman Tıbbı, Şamanizm, Hipnoz, Radyestezi, Çin Tıbbı bilgilerini birleştirerek Resetting sistemini kurmuş. Bu yöntemle 1000 üzeri vakada çözüm sağlamış. Her ay  Resetting bilinçaltı hastalık çözümleri ile ilgili eğitim vermeye devam ediyor.

Demircioğlu  Sırlarımız Kadar Hastayız adlı kitabının tanıtımında şöyle söylüyor: “Bedenimiz duygusal, zihinsel,ruhsal çatışmalarla bir bütündür. Bedensel bir hastalığın sadece bedenle ilgili olduğunu düşünmek hem hastalar hem de hekimler için eksik bir yaklaşımdır.”

 Geleneksel tıbbın bedeni bir makine gibi gördüğünden ve enerji bedeni yok saydığından yakınan Dr. Demircioğlu bedende oluşan bir hastalığın ruhun ilgili bölümünde başladığını sonra bedene mesaj olarak iletildiğini ve bu mesajın görünür hâle geldiğinde buna hastalık dediğimizi söylüyor. Demircioğlu geleneksel tıbbı kesinlikle reddetmiyor ve hastaların tıbbî prosedürden ayrılmasını kesinlikle tavsiye etmiyor ancak enerji bedenimiz dediği duygusal ve zihinsel tarafımızın da unutulmamasını tavsiye ediyor.

Yazarın anlattığına göre Alman Doktor Geerd Hamer çatışmaların hastalıklarla bağlantısını ilk bulan ve öğreten kişi. Dr. Hamer’in tıbbî cihazlarla ilgili önemli buluşları var.

Hamer kanser kliniğinde stajyer olarak çalışırken kanserli hastaların hikâyelerini araştırdığında hepsinin geçmişinde bir çeşit beklenmedik şok olduğunu görmüş. Vücuttaki tüm olayların beyin tarafından kontrol edildiği hipotezini araştırarak hastalarının beyin taramalarını analiz etmiş ve tıbbî ve psikolojik kayıtlarla karşılaştırmış. Sonuçta geçirilen şoklarla açık bir ilişki bulmuş, bu şokların kendini organlarda gösterdiğini ve tüm süreçlerin beyinle bağlantılı olduğunu görmüş. Beklenmedik bir çatışmanın olduğu anda beyinde belli bir bölgede lezyon olduğunu tıbbî görüntüleme teknikleri ile kanıtlamış.

Hammer’a göre şoka maruz kalan beyin katmanına bağlı olarak beyin hücreleri, karşılık düşen vücut hücrelerine biyokimyasal sinyaller göndererek tümör gelişmesine, dokuda veya fonksiyonda kayba neden oluyor.

Dr. Hamer’in bu tezi tıp camiasında kabul görmemiş ancak günümüzde alternatif tıpla iuğraşan hekimler tarafından kullanılıyor.

 Doktor Hamer tarafından geliştirilen Yeni Alman Tıbbı kanser de dahil olmak üzere her hastalığın beklenmedik bir şok deneyiminden kaynaklandığı temeline dayanmakta.

Kitapta ayrıca hangi travmanın vücudun hangi bölgesinde hangi tür hastalığa yol açtığını da çözümleriyle ve vaka örnekleriyle birlikte yazmış.

Çözümsüz olduğunu düşündüğünüz diyabet, fibromiyalji, kilo sorunları gibi hastalıklarınıza başka bir açıdan bakmak için Bülen Demircioğlu’nun “Sırlarımız Kadar Hastayız” adlı kitabına göz gezdirebilirsiniz.