Aslıhan KILIÇELLİ

Aslıhan KILIÇELLİ

04 Nisan 2023 Salı

ADAY ADAYI MİMARLAR NE DEDİ? BİZ NE NOTLAR ALDIK?

ADAY ADAYI MİMARLAR NE DEDİ? BİZ NE NOTLAR ALDIK?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Mİmarlar Odası Denizli Şubesi Cüneyt Zeytinci Konferans Salonunda geçtiğimiz günlerde ‘aday adaylarımız yanıtlıyor’ programı düzenledi. Cumhuriyetimizin yeni yüz yılı ve ülkemizin yeniden imarında meslek taşlarımız TBMM’de nasıl fark yaratacak konulu programa birçok mimar, vatandaş ve basın mensupları katıldı. Programa Cumhuriyet Halk Partisi Aday Adayı Arif Balkanay, İYİ Parti Aday Adayı İbrahim Şenel, Deva Partisi Aday Adayı Mehmet Emir Tuğrul konuşmacı olarak katıldı.

Denizli Mimarlar odasının böyle bir etkinliğe imza ataması çok önemli. Oda Başkanı Özlem Durdu Kabel ve yönetimine öncelikle teşekkür ederim. Birçok odanın ortak sorunuydu dinlenmemek böylece dinlenmiş ve gelecekte de dinleneceklerine yönelik taahhüt almış oldular geleceğin Denizli milletvekillerinden. Yeterli elbette değil ama güzel bir gelişme odaların da masalarda yer alması. Nitekim programda, İYİ Parti Aday Adayı İbrahim Şenel,Artık bir yerlere teknik insanların elinin değmesinin gerektiğini düşünüyorum.  Eğer bu süreç içerisinde yer alır isem meslek odasının katkısının ön şart olarak meclise getirilmesini arz ederim. Mimarlar odasının da aynı masada olması gerektiğini vurgularım. Neden 60 yıllık bir birikimi olan meslek odasının elbette ki bu bahsettiğimiz konularda söyleyecek çok şeyi var. Bunun taahhüdünü burada herkesin önünde vermiş olayım. Meslek odasının tüm bu yapım sürecinde masa da olmasını seçildiğim süreçte milletvekili olarak gereken tüm çabayı göstereceğimi burada taahhüt altına almak istiyorum” dedi.

                                                                          ***

Programa 6’lı masasın ortak aklı hakimdi. Adayların farklı bakış açıları, projeleri var ama çözümü konusunda benzer şeyler söylediler hani üç mimar da vekil olsa Denizli için ele ele çalışacak gibi. Ya da bu ortak görüşler Denizli’nin sorunlarının ayan beyan ortada olmasıyla alakalı. Peki, neler dediler? Ben yeşil çevrenin, kapımızı çalan iklim krizinin, bilgi toplumunun öneminin yadsınamaz bir gerçek olduğunu bilen bir vatandaş olarak derledim. Program boyunca kafamı onaylayarak salladım. Tarım dendi evet dedim, ilçelerin tarım potansiyeli dendi evet dedim, kalkınma hamlelerinin sadece Denizli merkezde olmaması dendi evet dedim doğru. Deva Partisi Aday Adayı Mehmet Emir Tuğrul, genç olarak nasıl da umutsuz siyasete baktığımızı konuştu evet dedim.

                                                                            ***

Konuşmaya Cumhuriyet Halk Partisi Aday Adayı Arif Balkanay başlamıştı. Herkes gibi onunda Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma karşı şikâyetleri var fakat konuşmalarında altını çizdiği bir nokta var ki diğer siyasilerin söylemelerinden farklı ‘bilgi toplumu’ diyor, ‘teknoloji’ diyor. Çağın gereksinimlerini görüyor ve oraya işaret ediyor. Onun da bahsettiği gibi bu konu da çok geri kaldık ve yakalamamız gerekiyor. Depremle konuyu ele alıyor mesela diyor ki; “Acilen imar kanunu değişmeli, yapı denetim kanunu değişmeli, büyük şehir kanunu, mahalli idareler kanunu, kıyı orman çevre kanunu, bunların hepsinin revize edilmesi gerekiyor. Bilgi toplumuna uygun kurallar haline dönüşmesi gerekiyor yoksa biz hala 21. Yüzyılda depreme karşı sorumluluğu vatandaşa atan bir kültürün sonucunda hep beraber enkaz altında kalamaya devam ederiz”

                                                                                      ***

İYİ Parti Aday Adayı İbrahim Şenel ise bir sonraki konuşmacıydı. Onu diğer konuşmacılardan ayıran farklı bir söylemi vardı. Belki diğer adaylar da ondan farklı düşünmüyor fakat bunu dillendirecek kadar önemli bulmuş bu konuyu ki konuşmasında yer verdi. ‘Yeşil’i savunan ve onu gözeten bir mimarın mecliste bir fark yaratacağı inancına sahip olduğunu söyledi. “Özellikle sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde baktığımızda önümüzdeki iklim krizi, sürdürüle bilir çevre, yeşil doğa… Avrupa birliğinin yeşil mutabakat metni, temiz enerji tüm bu süreçlere de duyalı bir mimar olarak yalnızca yapı sektörü ile ilgili alanlarda değil bu alanlarda da bir mimar farkındalığının mecliste çok önemli bir alan işgal edeceğini düşünüyorum” dedi. Çokta doğru söyledi çünkü yapılaşmayı bina olarak görenlerden, kent sosyolojisini önemsemeyen, master planlarını yeni yeni akıl edebilmişlerden yeterince çektik.

                                                                            ***

Son konuşmacı ise Deva Partisi Aday Adayı Mehmet Emir Tuğrul’du. Genç, heyecanlı bir aday adayıydı.  Her genç gibi okurken çektiği sorunlar yetmezmiş gibi bir de mezun olduktan sonraki çektiği sıkıntılar siyasete atılmasına vesile olmuş, kurtarıcı beklememiş kurtarıcı olmak istemiş.  “İş ararken tek görebildiğim kapıdaki güvenlik görevlileri oldu. Bizim ülkede sadece gençlerle ilgili problemler yok birçok alanda problemler var kırık cam teorisi gibi bir cam kırılmışsa diğerleri param parça oluyor bunların da tamir edilmesi lazım neler yapabilirim diye düşündüm” diyor. Gençlerin gençlere, Türkiye’nin ise mutlu, çalışkan ve her alanda üreten gençlere ihtiyacı var.

                                                                           ***

Bu yazılanlar aday adaylarının söylemlerindeki kıymetli bulduğum cümlelerdi. Bir de gerçeğin ayan beyan ortada olduğu, yanlışın işte bu diyerek salladıkları bayrak var. Bu mevzu bir katılımcının sorusu üzerine açıldı iyi ki açılmış. Soru Denizli’nin bütünsel kalkınma modeliyle ilgiliydi. Aday adayları şunları söyledi;

İYİ Parti Aday Adayı İbrahim Şenel:

BİR TURİZM ANAYASASINA İHTİYACI VAR

“Biz Denizli merkezinin milletvekili aday adayı değiliz. Bütün ilçeleriyle bir bütün olduğunu biliyoruz.  Ben milletvekili aday adayı olmadan önce yürüttüğüm son görevde zaten tüm ilçeleri ele alan bir proje üzerinde çalışmanın içindeydim. Mesela Çameli’nde Japonya’ya balık ihraç eden balık tesisi olduğunu biliyor musunuz? Japonya’ya tekstil ürünü zor satarsın ama balık ihraç ediyoruz. Mesela Tavas’ta çok ilginç bir büyüklükte tekstil fabrikası var. Çivril’in tarım potansiyelini biliyorsunuz? Çal’ın şarapçılık potansiyelini biliyorsunuz. Kaldı ki turizm başlığını incelediğimizde potansiyeli, biliyoruz.  Denizli’nin çok önemli bir turizm anayasasına ihtiyacı var. Denizli’nin her ilçesinde çok önemli turizm destinasyonları var.  Denizli’nin çok önemli bir tarım projesine ihtiyacı var.  Dünyanın kekik üretiminin yüzde 80’i Türkiye’de bunun %80’i de Denizli’de.  Kekiğin aromatik bitkilerden olduğunu ve bu aromatik bitkilerin ne kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Bunların hepsi, her ilçesine dair bilgiler benim kişisel ajandamda Denizli’nin her ilçesinin güçlü yanları nedir zayıf yönleri nedir? Neresinin ne oranda desteklenmesi gerekir hangi ilçenin hangi sektör anlamında teşvike ihtiyacı var? Bende hepsi mevcut.

İLÇELERİYLE BİR BÜTÜN OLARAK GÖRMEMİZ GEREKİYOR

Türkiye şöyle bir büyük yanlış yaptı olası bir İstanbul depreminin Türkiye ekonomisinin yüzde 60’ını etkileyecek çünkü biz sanayi, hizmet sektörünü her bir şeyi İstanbul’da kurduk. Şöyle düşünün bir şirket var kredileri tek bir bankada, bütün hesaplar tek bir bankada, bütün alışverişler tek bir banka da banka iflas ediyor o şirket ayakta kalabilir mi?  Türkiye’nin İstanbul’da yaptığını bir milletvekili olarak Denizli’de yapamam.  Denizli’yi ilçeleriyle bir bütün olarak görmemiz gerekiyor.  İki önemli başlığımız var turizm ve tarım çok daha fazlası var ama ilçeler bazıyla baktığımızda bunların her birisi için yerel yönetimlerle birlikte olmak kaydıyla bu anayasanın yapılması lazım. Bu sadece milletvekili iradesinde olabilecek bir şey değil. Biz bununla ilgili yasal düzenlemeleri yapar, yerel yönetimlerle iş birliği içinde olur ve Denizli’yi bütün ilçeleriyle birlikte kalkınan bir yer haline getiririz. Merkezi bir tarafta ilçeleri bir tarafta ağırlık merkezi şaşmış bir şekilde olmaz. Vebalini taşırız.”

                                                                                  ***

Cumhuriyet Halk Partisi Aday Adayı Arif Balkanay:

KÜLTÜR VE TURİZM ODAKLI KALKINMA

“Bu konuda millet ittifakının hedeflerinden birisi bölgesel kalkınma modellerini savunuyoruz Denizli, Aydın, Muğla üçgeninde. Buradan Denizli’ye gelelim Denizli’de 4 ya da 4 buçuk milyar dolar toplam ihracat var. Benim iddiam  odur ki sadece yerel yönetimlerle gerçekleştirmesi mümkün değil, merkezi otoritenin yasal ve finansal destekleriyle mümkün. Örneğin kültür ve turizm odaklı bir stratejik kalkınma hamlesiyle bu toplam ihracat kadar girdi elde edilebilecek bir projenin olanakları, kaynakları, malzemeleri olduğunu hepimiz biliyoruz.  İncil’de adı geçen üç kiliseden biri Laodikeia’da ise, dünyanın harikası Pamukkale buradaysa üstüne üstün bunlar termal olanaklarla bir şekilde beslenmişse… Bizim deyim yerindeyse ta Meryem anaya kadar uzanan o inanç dünyası için orta bir üst gelir gurubu hedefleyen sağlık ve inanç turizmi modellememiz mümkün.  Denizli’de bölgesel kalkınma modelleri geliştirmemiz gerekiyor” diyerek Bunların da bilgi toplumuyla uyumlu olarak düzenlenmesi gerektiğine de vurgu yapıyor.

                                                                                    ***

Deva Partisi Aday Adayı Mehmet Emir Tuğrul ise Denizli olarak bir marka olmamız gerektiğini vurgulayarak, “Çok güzel ilçelerimiz var.  İnsan potansiyelini ilçelere dağıtıp orada sosyal alana ve üretim alanları yaratan projeler üretmeliyiz” diyor.

                                                                                      ***

Her üç aday adayına da başarılar dilerim. Anlatılanlar kamuoyu oluşturmak ve toplumsal bilinci arttırmak konusunda çok değerli. Bu programın gerçekleştirilmesinde emeği geçen Mimarlar odasına da tekrar teşekkür ederim. Darısı diğer odalarımızın başına…

Devamını Oku

İŞÇİ ÖLÜMLERİ VE SENDİKANIN YADSINAMAZ DEĞERİ…

İŞÇİ ÖLÜMLERİ VE SENDİKANIN YADSINAMAZ DEĞERİ…
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’de ve Dünya’da işçi direnişleri toplumsal bir boyuttan bireysel bir direnişe doğru şekillendi. Eylemler, örgütlenmeler, temel hak talepleri gibi toplumsal sorunların yerini kimlik, etnik köken, toplumsal cinsiyet eşitliğinde bireye odaklanıldı. Nice toplumsal soruna sadece birey odaklı bakıldı. Sorunların toplumsal getirileri ya göz ardı edildi, ya göz ardı edilmesi istendi ya da daha iyi niyetli bakıp teknoloji ve gelişen dünya buna el verdi. İşçi direnişleri uzun yıllardır sürdürdüğü varoluş tarihinde nice kazanımlar elde etti.  Bunu gerçekten de ‘direne direne’ kazandı.  Birlik içinde olmanın getirdiği bu kazanımları unutmamak, sendika gibi bir değeri kimileri unutmasa da unutanlara tekrardan hatırlatmak gerek. 

Ucuz emek ülkesi olan Türkiye’de 2022 yılında en az 1843 işçi hayatını kaybetti; bunun 55’i ise Denizli’de gerçekleşti.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin bir yazısında bu ölümler şu şekilde değerlendirilmiş, ”İş cinayetlerinin yoğunlaştığı (953 işçi ölümü) üç iş kolu bulunuyor:  “Güvencesiz çalışmanın hakim olduğu inşaat, tarım ve taşımacılık. Uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma, sigortasız çalışma ve her türlü kuralsızlığın hakim olduğu bu işkollarında sendikal örgütlenme yok gibi ya da zayıf ve belli mesleklerde öbekleniyor.

İnşaatlarda dış cephe iskele, çatı, asansör boşluğu vb. yüksekten düşmeler ölümlerin yarıdan fazlasını oluştururken diğer iki temel neden ise ezilme/göçük ile elektrik çarpmaları. Diğer yandan özellikle mevsimlik tarım işçilerinin çalıştıkları bölgelere ya da tarlaya yolculuğu sırasında uygun olmayan ulaşım araçlarının kullanılması, eskiyen traktörler, işçilerin barınma-dinlenme-temizlik alanlarının yetersizliği, kene ısırmaları vb. ölümlerin temel nedenlerini oluşturuyor.

En çok işçi ölümünün meydana geldiği üçüncü iş kolu ise taşımacılık. Yoğun çalışma, mobbing, uzun çalışma saatleri, uygun olmayan yollar ve araçlar, beslenme ve uyku düzensizliği vb. sorunlar iş cinayetlerine davetiye çıkarıyor. Ölümlerin yüzde 75’ini trafik kazaları oluştururken diğer önemli bir neden ise çalışma koşullarına bağlı kalp krizleri.

Bu yıl moto kurye ölümleri de bu nedenlerden dolayı ölümlerin arttığı bir meslek olarak raporlarımızda öne çıkıyor. Pandemi ile birlikte giderek genişleyen ve işçi profilinin çoğunlukla 20’li yaşların başında olduğu sektörde işçi sağlığı açısından en net sonuç ortada: 2022 yılında en az 55 moto kurye iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Ölümlerin bir durağı da katı atık işçileri. Sigortasız, sağlıksız koşulların ve çocuk-göçmen-yaşlı emeğinin yoğun olduğu, üç otuz para için belirsiz saatler çalışılan vb. iş kolunda acil örgütlenme faaliyetlerinin yoğunlaştırılması gerekiyor.

Diğer yandan sanayi işkollarındaki ölümler ilk üç sırada olmasa da sanayinin çok farklı iş kollarında (maden, metal, enerji, tekstil, kimya, gıda vd.) olduğu gerçeğinin altını çizmek gerekiyor. Aslında bu iş kollarının toplamını aldığımızda “sektörel olarak en fazla ölüm sanayide” meydana geliyor. Özellikle sendikasızlaştırmanın sonuçlarının ortaya çıktığı ve genç işçi ölümlerinin yoğunlaştığını gözlemliyoruz.”

Ölüm nedenlerinin başlıca sebepleri arasında servis kazası, düşme, ezilme, patlama, kalp krizi, intihar, şiddet, salgın hastalık ve meslek hastalıkları var. Çocuk işçi ve göçmen işçilerin durumu da içler acısı bir tabloyla karşımıza çıkıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre, işçi ölümlerinin aylara göre dağılımı ise şu şekilde olmuş, Ocak ayında en az 120 işçi, Şubat ayında en az 109 işçi, Mart ayında en az 123 işçi, Nisan ayında en az 130 işçi, Mayıs ayında en az 178 işçi, Haziran ayında en az 189 işçi, Temmuz ayında en az 172 işçi, Ağustos ayında en az 189 işçi, Eylül ayında en az 161 işçi, Ekim ayında en az 163 işçi, Kasım ayında en az 128 işçi ve Aralık ayında en az 181 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiş.

İstihdam biçimlerine göre dağılımında, 1600 ücretli (işçi ve memur) ve 243 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetmiş. Ölenlerin yüzde 87’sini ücretliler yüzde 13’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturmuş.

2022 yılında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı ise İnşaat, Yol işkolunda 374 işçi, Tarım, Orman işkolunda 359 emekçi (186 işçi ve 173 çiftçi); Taşımacılık işkolunda 220 işçi; Madencilik işkolunda 105 işçi; Metal işkolunda 101 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 99 emekçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 97 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 95 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 61 işçi; Enerji işkolunda 52 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 43 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 35 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 32 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 31 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 22 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 22 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 16 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 7 işçi; İletişim işkolunda 5 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 3 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 64 işçi hayatını kaybetmiş.

2022 yılında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımında Trafik, Servis Kazası nedeniyle 422 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 347 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 295 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 201 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 97 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 78 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 77 işçi; İntihar nedeniyle 71 işçi; Şiddet nedeniyle 68 işçi; Covid-19 nedeniyle 46 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 27 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 14 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 100 işçi hayatını kaybetmiş.

108 kadın işçi ve 1735 erkek işçi hayatını kaybetmiş.

İş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımında 14 yaş ve altı 27 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 37, çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 390 işçi, 30-49 yaş arası 756 işçi, 50-64 yaş arası 428 işçi, 65 yaş ve üstü 99 işçi, Yaşını bilmediğimiz 106 işçi hayatını kaybetmiş.

Denizli’deki tabloda ise 51 işçi hayatını kaybetmiş ve Türkiye’de 8. Sırayı almış.

2022 yılında 90 mülteci/göçmen işçi hayatını kaybetmiş. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak 39 işçi Suriyeli; 20 işçi Afganistanlı; 8 işçi Türkmenistanlı; 5’er işçi İranlı ve Özbekistanlı; 3 işçi Rusyalı; 1’er işçi Azerbaycanlı, Belaruslu, Endonezyalı, Iraklı, Kuveytli, Nijeryalı, Pakistanlı, Sırbistanlı, Ukraynalı ve Yunanistanlı…

2022 yılında iş cinayetlerinde ölenlerin 92’si (yüzde 4,99) sendikalı işçi, 1751’i ise (yüzde 95,01) sendikasız. Sendikalı işçilerin 44’ü madencilik, 16’sı metal, 10’u belediye, 7’si kimya, 4’ü enerji, 4’ü sağlık, 2’si taşımacılık, 1’i tarım, 1’i iletişim, 1’i eğitim, 1’i tersane ve 1’i güvenlik işkolunda çalışıyormuş. Yani ölen işçilerin %95’i sendikasız iken sadece %5’i sendikalı. Peki, bu bağlamda sendikalı olmak işçi ölümlerini engeller diyebilir miyiz? Kısmen diye biliriz ama sendikalı olmak yetmez örgütlü olmakta gerekir. Sendikaya talep kâr olmakta… Ve elbette sendikanın denetleyen mekanizmasının çalışması da gerekir.

Devamını Oku

BU FİLİSTİN MESELESİ NE OLACAK?

BU FİLİSTİN MESELESİ NE OLACAK?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçtiğim günlerde İşgalci İsrail Filistin’in Cenin Kampı’nda yine mazlum insanları öldürdü.  Katil İsrail yine yapacağını yaptı.  Müslüman ülkelerin başkanları ise yine yapması gerekenleri yapmadı. Tablo yine benzerdi anlayacağınız. Müslüman Ülkeler ve Filistin arasındaki mesele ise kendini tekrar etti ve yine tekrar etti…

Madem yapılması gereken yapılmıyor o halde biz yapılması gerekeni yapacağız. Bireysel bir direnişten toplumsal bir direnişe kelebek etkisi yaratacağız. Kitapları bilenmiş bir kılıç belleyeceğiz, belleği her anlamda erdemli bilgilerle dolduracağız ve teknik bilgiyle bu belleği inşa edeceğiz.  Toplumu en küçük birimi olan ailenin altını şöyle iyice bir çizeceğiz. Bir taş atacağız, bir taş daha atacağız, bir yumruk yükselteceğiz, sesimizi yükselteceğiz, bir çocuk yetiştireceğiz, bir şiir yazacağız…

 Daha bilinçli bir toplumla nelerin üstesinden geleceğiz bilemezsiniz ama okuyarak bunu da öğreneceğiz. Ekonomi, siyaset, bilim, sanat, savunma, sanayi… Derken bir bakmışız Filistin sorununu çözmüşüz. İslam toplumunun en güçlü devleti,  ya da Türk tarihinin adaletinin bir mirasçısı olarak veya insan hak ve onuruna yakışır bir yaşamı başka ülkelerde de tesis eden bir devlet olarak…

“ Kendimizi daha çok okuyarak, daha çok düşünerek ve daha çok sorgulayarak eğitip geliştirmeli, sisteme karşı sesimizi ve sözümüzü daha çok yükseltmeliyiz. Yoksa birileri gelir, bizi askeri olarak eğitir, silah ve bombayla donatır ve kendi proje ve doğrultusunda gübre olarak kullanır. Zulümler devrimlerle yıkılır. Okumak başlı başına bir devrimdir.”

Okuyanlara selam olsun…

Devamını Oku

AHLAK NEDİR?

AHLAK NEDİR?
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ahlak nedir? Her toplumda farklı şekillerde tanımlanabilen ahlakı biz nasıl tanımlamalıyız? İyi bir eğitimci olmak diyebilir miyiz? İyi bir yurttaş ise ahlaklı mıdır dersininiz? Dinine bağlı, dininin tüm öğretilerine uyuyorsa ahlaklıdır diyebilir miyiz?

Bulunduğumuz her eylemin olası sonuçları var. Nedir bu olası sonuçlar? Aslına bakarsanız gayet kolay çözümlenebilir bir diyalektik. Şu an evimden dışarı bir adımımı atıyorum ve yerdeki izmarit ilişiyor gözüme. Alıp çöpe atıyorum. Toprağın izmarite ihtiyacı yoktur değil mi? Biraz ilerleyince çöpün kenarına bırakılmış pili fark ediyorum. cebimdeki mendille pili sarıp çalıştığım okuldaki atık pil kutusuna atmak üzere yanıma alıyorum. Şimdi her iki olayı da değerlendirdiğimde onları yerden almadığımda gerçekleşecek olası sonuçları dikkate aldığımı görebiliyorum. İzmariti almasaydım bahçem kirli görünecekti ve temizlikçimin eğilmekten ağrılar içinde kalan sırtına bir yük de ben bırakacaktım. Atık piller ise bu başlığa sığmayacak kadar kötü sonuçlar doğuruyor. Doğada yaşayan her canlıya ve akan her suya sirayet edecek kadar güçlü sonuçlar hem de.  Baksanıza faili olduğum eylemler kadar faili olmadığım eylemlerin bile benim üzerimden kimi sonuçları var.

Şimdi çevre meselelerini bir yana bırakıp kızlarını üniversiteye göndermek istemeyen toplulukları düşünelim. Belki çevrenizde görmediğiniz için az sanıyorsunuz. Yahut duymuyorsunuz. Duymazlıktan geliyorsunuz. Belki görüyorsunuz fakat elimden bir şey gelmez diyorsunuz. Belki de tüm bunları boş verip yalnızca kendi kariyerinize odaklanıyorsunuz. Hepsi mümkün. Her biri insanca. Sevgili dostum benim derdim bu olay senin burnunun dibinde bittiğinde sen ne yapıyorsun? Az önce gördük ki faili olmadığımız eylemlerden de mesulüz. Peki ya ahlaklı görmediğimiz bu eylemlerin faillerine saldırmadan meseleyi çözmek mümkün mü? Çok zor ve ancak eğitilmiş bir zihinle mümkün. Çünkü yukarıdaki babayı yuhlamak elbet kolay. Başka bir yerden bakmayı deneyelim. Kendi ahlakımızın onun da ahlakı olmasını beklemeden yalnızca kızının evlendiği adamın yan karakteri olmak zorunda kalacağını ve hayatını bir adamın boyunduruğu altında geçirmek zorunda kalacağını ona anlatalım. Bir gün şiddet görürse ülkemizdeki birçok kadın gibi yitip gidebileceğini anlatalım. On yıl sonra kızının yitip giden hayatına farklı senaryolarda nasıl izleyebileceğini yalnızca anlatalım. Öfke duymadan, yargılamadan…

Bu yüzden tutunabileceğimiz ahlak kimi zaman karşımıza almamız gereken diğer taraf olabilir. Her bireyde veya toplulukta farklı dayanaklarda var olabilir. İdeolojilere uymayabilir. Toplumlara ve içindeki topluluklara uymayabilir. Bu ahlakın kendi içinde binlerce yıldır geçirdiği kendi çelişkileridir. Göz önünde bulundurulması gerekenler ise durup birkaç saniye olabilecekleri göz önünde bulundurmak. Bireysel ahlakımızın peşinden yürürken kültürel olanı yok saymamak mümkün.

Bana kalırsa kendi ahlakımızı başkasının da ahlakı saymadığımızda tüm mesele çözülüyor.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.