HALİS ÖDEL

HALİS ÖDEL

07 Şubat 2023 Salı

ATATÜRK’ÜN DENİZLİ’DEKİ KARYOLASININ ÖRTÜSÜ ÖDEL BULDAN’DA HAZIRLANDI

ATATÜRK’ÜN DENİZLİ’DEKİ KARYOLASININ ÖRTÜSÜ ÖDEL BULDAN’DA HAZIRLANDI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dün Mustafa Kemal Atatürk’ün Denizli’ye gelişinin “92. Yıldönümü” idi; 4 Şubat 1931.
Bu nedenle dün Denizli Atatürk Etnoğrafya Müzesinde idim.
Müzede yer alan Atatürk’ün karyolası için hazırlanan örtünün tasarımı ablam Safure Ödel Efeoğlu”na ait olup; Ödel Buldan İşletmemizde hazırlanmıştır.
Örtünün hikayesi aynen şöyledir; T.C Kültür Bakanlığı 20 yıl kadar önce “Geleneksel
Tekstil Ürünleri” konulu bir tasarım yarışması düzenler. Ablam Safure Ödel Efeoğlu bu
yarışmaya tasarımı kendine ait olan bir karyola örtüsü ile katılır ve birinci olur.
Günümüzden onbeş yıl kadar önce Denizli Atatürk Etnoğrafya Müzesi’nde bir tamirat
ve düzenleme çalışması yapılır. Müzede bulunan Atatürk’ün karyolası için de Ödel Buldan İşletmemizden bir örtü istenir. İşte o zaman Kültür Bakanlığının açtığı yarışmada birinci olan örtüyü müzeye teslim etmiştik.
Aradan yıllar geçtikten sonra müze görevlileri geçtiğimiz haftalarda bu örtünün
yenilenmesi için bizden istemde bulundular;
derhal yeni bir örtü, hatta tasarımında bazı
geliştirmeler uygulanarak hazırlardı ve müzeye teslim edildi.
Dün 4 Şubat 2023; Atatürk’ün Denizli’ye gelişinin “92. Yıldönümünde” bu tarihi günü anmak, ayrıca Ödel Buldan’da Atatürk’ün karyolası için hazırlanan yeni örtüyü yerinde görmek
için Denizli Atatürk Etnoğrafya Müzesinde idim…
Ziyaretim sırasında müze görevlilerinden başka bazı bilgileri
de öğrenme olanağı buldum; Atatürk Denizli’ye gelmeden bir
kaç gün önce, geçmişte yanında un fabrikası bulunan ve bir Denizlili Rum’a ait
bu ev süratle Atatürk ve yanında gelecek diğer görevliler için hazırlanır. Banyoya Denizli’de ilk defa bir su ısıtıcı düzenek uygulanır; bunu Denizlili bir Ermeni usta yapar. Çalışmalar sırasında
görevliler telaş içinde binada oradan
oraya koşuşturmaktadırlar; Ermeni ustaya bu banyo düzeneğinin sorunsuz
çalışıp çalışmayacağını sorarlar sık sık.
Denizli Ermeni usta aynen şöyle der;
Ustaya karışmayın!
Günümüzden 92 yıl önce Mustafa
Kemal Atatürk’ü konuk etmiş bu ev;
Denizli Atatürk Etnoğrafya Müzesi’ni
tüm hemşerilerimizin mutlaka ziyaret
etmesini öneririm.
ATATÜRK’ÜN DENİZLİ’DEKİ KARYOLASININ ÖRTÜSÜ ÖDEL BULDAN’DA HAZIRLANDI
Dr. Halis ÖDEL
www.halisodel.com

Devamını Oku

MAKEDONYA ÜSKÜP ve “BİR ZAMANLAR YUGOSLAVYA

MAKEDONYA ÜSKÜP ve “BİR ZAMANLAR YUGOSLAVYA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

natımız, işimiz;
tekstil ürünleri müşterilerimiz ile çalışma hacmimizi Balkanlar’da daha da
geliştirmek için Makedonya’nın başkenti Üsküp’te idim.
Dostlarımız, iş arkadaşlarımızın kıymetli ilgilerini gördüm; sağ olsunlar!
İş görüşmelerimizi tamamladığımızın ertesi
günü; Pazar sabah önce Üsküp tarihi meydanda yer alan kilisede ayini izledim. Ardından
çarşıda bir kahvehanede idim; az şekerli kahvemi söyledim.
Televizyon bangır, bangır Türkiye Show TV;
bir dizinin “artizleri” sabah programında hem
vücut hem de “kifayetsiz” konuşmalarını sergiliyorlardı.
Kahvehane sahibi yaşlı beye anlatabildiğim
kadarıyla; başka TV, başka program, Makedon müziği, demeye çalıştım. Bana aynen “bajka
yoktur, zatelit, Turksat…” gibi; bu kanallardan
başka seçenek olmadığını ifade etti…
Bir kahve içimi, İnternete uzanıp Üsküp’te
çektiğim bazı fotoğrafları Instagram’da paylaştım o ara (@odelhalis).
Bir taraftan kahvehanede bulunan yaşlıların sohbetlerini anlamaya çalıştım; Makedonca, Balkan Türkçesi birbirine karışık keyifsiz,
endişeli konuşmalarına tanık oldum…
“Bir Makedonya, bir Arnavutluk; Balkanlarda en fakir memleketler”. “Sırbistan’ın durumu iyi, Kosova işte öyle…” Türkiye dedi biri,
diğeri onayladı; hee Türkiye…”, “Rusya buralara yardım eder mi acaba?…”
Pandeminin tüm dünyayı etkilediği ekonomik açmazın ardından, bir de savaş kaygısı;
Balkanlar dahil, her yerde… Sırbistan şimdi Kosova ve Arnavutluk üzerinde bazı hak iddialarının peşinde. ABD ve Batı emperyalizmi her yerde ortalığı karıştırır da, Rusya boş durur mu?
“Küçük birader” Sırbistan eliyle Balkanlar’da
bir şeyler deneyecektir elbette…
İşimiz için geldiğim Makedonya’da ahaliyi
“endişeli” gördüm… Dağılan Sovyetler Birliği
ülke halklarından duyduğum bir cümleyi buralarda da duyuyorum; Yaşlı annem diyor ki “biz
Mareşal Tito, Yugoslavya döneminde çok
daha huzurlu ve refahtık…”
Yugoslavya “Güney Slavya” ilkin 1918 yılında bir krallıktır, 1943 yılında Demokratik Federal Yugoslavya ve nihayet 1948 yılında “Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti” olur.
Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin ortadan kalkmasıyla Bosna-Hersek, Hırvatistan, Slovenya, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Karadağ, Kosova devletleri kurulur.
Churchill’in bir sözünü hep anımsarım;
BALKANLAR O KADAR GENİŞ BİR KÜLTÜR
BİRİKİMİNE SAHİPTİR Kİ, ÜZERİNDE YAŞAYANLAR BİLE BU KÜLTÜR HAZİNESİNİN
FARKINDA DEĞİLLERDİR…
Biz Türkiye coğrafyamız olarak; Balkanlar,
ayrıca Orta Doğu, Rusya ve Avrupa ile de sıkı
bağlantılıyız… ABD başlı başına ayrı bir güç…
Yıl 2023 önümüzdeki dönem her şeyi yaşayacağız, göreceğiz.
Rahibe Teresa Makedon ve Üsküp doğumlu(1910-1997). Üsküp’te o pazar sabahı bir duvarın üzerindeki levhada okuduğum sözleri aklımda; İNSANLARI HEP YARGILARSANIZ,
ONLARI SEVMEYE VAKTİNİZ KALMAZ…
MAKEDONYA ÜSKÜP ve “BİR ZAMANLAR YUGOSLAVYA”
Dr. Halis ÖDEL
www.halisodel.com
E mail: halisodel@h

Devamını Oku

SARIKAMIŞ’TA İDİM “BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ” YAŞADIK!

SARIKAMIŞ’TA İDİM “BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ” YAŞADIK!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sarıkamış faciasının 108. yıldönümü nedeniyle Sarıkamış’tayım. Ankara’dan gelen Buldan ortaokul sıra arkadaşım ile geçtiğimiz Cuma günü Kars’ta buluşup Sarıkamış’a geçtik.

108 yıl önce Osmanlı Genel Kurmayının en üst makamlarına “her nasılsa” getirilen Alman general ve 42 subayın sinsi emperyalist oyunlarına kolayca alet olan Enver Paşanın; donarak kırılmasına neden olduğu 90 bin Mehmetçiği anmak için buradayız. Tam 108 yıl önce bu günlerde, onların yaşadıklarını, hallerini hissetmeye çalışıp bu olayı daha derin irdelemek amacımız.7 Aralık Cuma akşamı da, bu askeri felaket üzerine hazırlanmış belgeselin galası için Sarıkamış’ta bir otelin salonundaydık.

Otele girdiğimizden bir kaç dakika sonra yanımda bulunan Buldan ortaokul yıllarından, çocukluğumuzdan beri dostluğumuzun sürdüğü arkadaşıma aynen şunu söyledim; bu oteli yapan inşaattan sorumlu kim ise, ya diploması sahte ya da “Iq Seviyesi” ile ilgili bir sorun var…

Belgesel gösterimi yapılacak salona ilk girenlerdeniz. Program 17:30 da başlayacaktı. Duyduğumuza göre iki bakan gelecekmiş; belirtilen saatten yaklaşık bir buçuk saat sonra bile iki bakan hala ortalıkta yoktu!

Biz salonda önden üçüncü sıradaydık, yüz elli kadar katılımcı vardı. Patlama sesi gibi bir gürültü duyduk iki kez; sahne arkasından geldi, bir şeylerin düştüğü anlaşılıyordu. Sonra bu gürültüler şiddetlendi ve ağır alçı tavanlar metal aksamlar, lamba ve avizeler ile birlikte önden arka sıralara doğru çökmeye başladı.

Çığlık seslerine yaralananların acıyla bağırışları eklendi. Biz hızla duvar kenarına oradan kapıya yöneldik. Tam kapıya yaklaştığımda benim kafama ve omuzlarıma büyük bir parça isabet etti. Eğilerek ve ellerimi başımın üzerine koyarak salon içinde kapıya ulaşmaya çalıştığım için bu düşen parçadan yara almadım. Arkadaşım ise benden yarım dakika kadar sonra dışarı çıktı. Salon dışında onu bekliyordum; içeri tekrar girmeyi düşündüm ancak onun da hemen çıktığını gördüm; birbirimize sarıldık…

Sarıkamış askeri felaketi ki akıl almaz hatalar ve düzensizlikler sonucudur, “bir emperyalist ülke oyununa gelme” söz konusudur; hala irdelenmesi, aydınlatılması gereken bir olaydır. 108. Yıldönümü etkinliklerinde 7 Ocak akşamı yaşadığımız küçük felaket Türkiye’nin durumu ve hangi seviyede olduğunun bir göstergesidir. Bu olay da Türkiye gerçekleri çerçevesinde irdelenmelidir…

Devamını Oku

DENİZLİPEK – ÖDEL İŞLETMELERİMİZ “BURSA” YENİ BİNASI ve YENİ YIL KUTLAMASI

DENİZLİPEK – ÖDEL İŞLETMELERİMİZ “BURSA” YENİ BİNASI ve YENİ YIL KUTLAMASI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tekstil kenti Bursa’da 2006 yılından beri faaliyette bulunuyoruz. Aralık 2022 itibariyle, tekstil sektörümüzde “özgün etkinliklerimize” yönelik projelendirilip, inşa edilmiş Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesinde yeni binamıza taşındık.

2000’li yılların başında Bursa’da yer alan sanayici ve tüccarların (ki bunlardan biri 1947 yılında fabrikasını kurmuş rahmetli Ahmet Necati Yılmaz idi) bizden iplik taleplerinin sıklaşmasını Bursa’ya işyeri açmamız için adeta “davet” gibi algılamıştım.

Tekstil sektörümüzde “ipliklerin kraliçesi” olarak adlandırdığım floş iplik sanayisinde bir geçiş dönemi idi o vakitler. Orta Avrupa, ardından Rusya, Ukrayna ve Belarus’ta “Khimvolokno” adı verilen bu tür iplik fabrikaları; yönetimleri yenidünya düzenine ayak uyduramadıkları, biraz da beceriksizliklerinden dolayı tek tek kapanıyordu.

Floş ipliğin üretimi artık sadece Çin ve Hindistan’a kalmıştı. Hindistan’ın iki dev grubundan biri Tata diğeri ise Birla’dır. 2002 yılında Aditya Birla floş fabrikalarının Türkiye temsilciliğini aldım.

2005 yılında da Çin Halk Cumhuriyetinde yer alan onbir floş iplik fabrikasının önde gelen üç, dört tanesiyle çalışmaya başladım. Daha sonraki yıllarda bunlardan en önemlileri olan Xinxiang ve Jilin floş fabrikalarının Türkiye temsilciliklerini aldım.

Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesinde, ilkin bir sanayi sitesinde kiraladığım işyerimi ve ürünlerimizi tanıtmak için; bir Bursa gazetesine “çeyrek sayfa” ilan vermiştim. İlanda yer alan sloganım aynen şöyle idi; Türkiye Çapında Doğru Dürüst Floş İplik Ticareti.

Bu slogan çok etkili olmuş, konuyu çok iyi bilen ve ne demek istediğimi kolayca idrak eden tekstil sektörümüzün birçok duayeni beni arayarak “iyi ki Bursa’ya geldiniz” buyurmuşlardı bir sevecenlik ve fayda göstergesi olarak. Hatta Gümrük Müşavirimiz kayıt dışı ekonomi ile mücadelemi çok takdir ederek bana bir lakap takmıştı; aslan terbiyecisi…

Denizli ile yetinmeyip Bursa’da da şube açma kararı vermek elbette kolay olmamıştı. Hatta çok iyi hatırlıyorum, kentimizde yer alan bir bankanın müdürü bana “bu işi Bursa’da yapanlar yokmu ki siz orada şube açmaya cesaret ediyorsunuz” demişti…

Bursa’da bir işyeri kiralayıp bu kentte de çalışmaya başlamak amaçlı ilk seyahatim sırasında, mola verip aracım için yakıt alırken, bahsettiğim banka müdürünün sözleri kafamı bir hayli meşgul etmişti; bir sandalyeye oturup bir taraftan benzin pompasına bakarken, diğer taraftan banka müdürünün sözlerini düşünmüştüm; hala hatırlarım…

Çin Halk Cumhuriyeti floş iplik fabrikaları ile çalışmaya başladıktan üç beş yıl sonra, onların en önemli hammaddelerini Türkiye’den kendilerine büyük hacimlerde ihraç eder olmuştuk, özellikle Mersin limanından pamuk linteri ve İzmit ile İzmir Aliağa limanlarından granül kükürt.

Ata mesleğimiz olan ve 1950 yılında dört dokuma tezgahlı bir atölye olarak dokumacılık, işlemecilik alanında hız kazanmış üreticiliğimiz; Bugün “Ev Tekstili” sektöründe “Ödel” markası ile ülkemiz çapında ve yurtdışında tanınan geleneksel bir müessesedir.

1996 yılında Denizli “Halk Caddesi” bir apartman girişinde kiraladığım dükkanda kurduğum Denizlipek müessesemiz ise bugün Türkiye’de tüm tekstil sektörümüzce tanınan ayrıca önemli ölçülerde ihracat gerçekleştiren bir şirkettir artık.

Her iki firmamız ile 2010 yılında Denizli ili vergi sıralamasında ilk 33. cü ve 92 inci olmuştuk. Bu konu sonraki yıllarda da tekrarlanarak benim için gurur kaynağı olmuştur…

Geçtiğimiz Perşembe akşamı; Bursa Demirtaş’ta inşaatı yeni bitip Aralık ayı itibariyle taşındığımız binamıza; temelinden başlayarak emeği geçmiş ustalarla, akşam yemeğinde beraber olmak için işyerimiz önünde buluştuk ve hatıra fotoğrafı çektirdik. Sonrasında bir restorana giderek Allah ne verdiyse çokuştuk!

Ustalarla ayrılırken tek tek el sıkışıp bizlere Bursa’da böyle güzel ve kullanışlı bir bina kazandırdıkları için teşekkür ettim; ellerinize, zanaatlarınıza sağlık kıymetli ustalar!

Şimdi sıra; Ödel Buldan işletmemiz binasının bitişiğine mevcut bina ile aynı büyüklükte; ikinci bir bina yapmakta. Ne yazık ki Buldan’da sanatımızı sürdürecek, daha çok insana, halkımıza ekmek kapısı olacak bir işletme inşaatı için 1999 yılından itibaren 20 yıla yakın mücadele verdim.

Buldan Belediye Başkanı ve o dönemlerin Meclis üyeleri ve Belediye Fen İşleri, lehimde verilen, inşaat yapabileceğime dair “onca mahkeme kararına” uymuyorlardı. Buldan’a ve ülkeme faydalı olmak için çabalarım, çırpınmam “her nedense bu şahısların engelemesiyle” sonuçsuz kalıyordu. Aradan yıllar geçti; Mahkeme kararı ile şahıslar bu davranışlarından dolayı küçük miktarlarda da olsa “hepsi” tazminat ödemek zorunda kaldılar… Buldan’da yer alan işletmemiz, ayrıca Babadağ, Kızılcabölük, Denizli, Uşak ve Bursa’da yer alan ve fason yoluyla iş sağladığımız atölye çalışanları ile birlikte 250 civarında insanımıza iş sağlıyor. Buldan’a yapacağımız ek bina ile bu sayıyı iki katına çıkarmak hedefimdir! 2022 yılının son günleri ve ben Denizli’de, Buldan’da memleketimdeyim. “cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlayacağımız” 2023 yılında ülkeme, halkıma ve insanlığa çok daha faydalı olabilmek için mücadelemi gerek sanayi ve gerekse siyaset yoluyla “her alanda” genişleteceğim!

Yeni yılınızı kutlar saygı, sevgi ve selamlarımı sunarım. Dr. Halis Ödel

Devamını Oku

SARIKAMIŞ DESTANI

SARIKAMIŞ DESTANI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“22 Aralık 1914 – 15 Ocak 1915 tarihleri arasındaki Osmanlı- Rus savaşı sırasında Sarıkamış’ta bulunan Allahuekber Dağları’nda, yurdumuzun dört bir yanından gelen sayısı 90 bin kahraman askerimiz, vatanları uğruna canlarını hiç düşünmeden feda etmişlerdir. Şehit sayımız kaynaklarda farklı verilmektedir.  Dondurucu soğuk altında, her türlü zorluğa aldırmadan ve sonunu düşünmeden kol kola şehadete yürüyerek Türk Milletinin en acı destanlarından birini yazan Kahraman Şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerken, bugün bir kez daha minnet ve şükranla anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyoruz. Ruhları şad olsun” Kars Valiliği sitesinde şehit sayımız Sarıkamış’ta 60 bini donarak olmak üzere 78 bin şehit verildi yazılıdır. Sayısı kaç olursa olsun binlerce askerimiz şehit oldu.

Yıl 1914…Yer Sarıkamış…

1914 yılının 15-22 Aralık tarihleri arasında, Sarıkamış yakınındaki Allahuekber dağlarında, Kars’ı Ruslardan geri almak için harekata katılan 60 bin asker donarak öldü. Başkumandan vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahüekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars’ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti. Allahuekber dağlarının yer yer 2-3 bin rakımlı geçitlerinde ısı sıfırın altında 30 dereceye kadar düşüyordu. Türk askerlerinin büyük bölümü ise çölden gelmişti ve üzerlerinde yazlık üniformalar vardı. Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatıyor: “Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevk etmek istedim. Beni hiç görmedi. zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik”.

Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Pietroviç Sarıkamış’ta gördüklerine anılarında şöyle yer vermiş: “İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman. Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar… İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki, kainattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler… Ve sağ başta Binbaşı Nihat. Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda… Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel, Allah’larına teslim olmuşlardı.” Allahuekber dağları, 37 bin şehit verilerek aşıldı ve Sarıkamış kuşatıldı. Sarıkamış kuşatma harekâtı aşırı soğuk ve açlık yüzünden, hedef ele geçirilemeden, 5 Ocak 1915’de sona erdi. Osmanlı Ordusu bu dağlarda, 60 bini donma sonucu tam 78 bin şehit verdi. Rus birlikleri de bu savaşlarda 32 bin askerini kaybetti. Sarıkamış şehitleri ile bugün yeniden donduk. Anadolu halkı o günleri hiç unutmadı. Ağıtlar yaktı. Bedirhan Gökçe’nin ağıdı ile yazıyı bitireyim.

“Hele söyle kurban olduğum hele söyle,

Efim efim donarken gecenin ayazında.

Nefesin buhar olup çıkarken son defa,

Çıkmamış bıyıklarından buz sarkarken yiğidim,

Elin mi önce dondu, yoksa ayakların mı?

Kim düştü önce toprağa sen mi arkadaşın mı?

Doksan bin can düşerken bir bir yere

Yükselirken sessiz çığlıklar tekbirlerle birlikte.

Kim düştü önce aklına anan mı…

Hele söyle kurban olduğum…

Yoksa yoksa balan mı?

Şimdi ne zaman aklıma düşsen

Gözümden yüreğime gözyaşlarım buz tutmuş..

Ne zaman seni ansam.

İçim yanar, dışım donar.

İçim dışım çığ tutar.

Sarıkamış yalandır, borandır Sarıkamış,

Sarıkamış ayazdır, destandır Sarıkamış,

Sarıkamış evlattır tam doksan bin.

Evladı buz kesmiş, evladı toprak olmuş,

Tam doksan bin anadır Sarıkamış.

Doksan bin anadır Sarıkamış.

Yaradır Sarıkamış,

Borandır Sarıkamış,

Destandır Sarıkamış…”

Aziz ruhları şad olsun. O günler geri gelmesin.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.