OKUMAYA DOYULUR MU?

180 ülkede yapılan okuma alışkanlığı araştırmalarında Türkiye 140. sırada yer alıyor. Kitap okuma oranında hala bir ilerleme görülmemektedir. Satılan kitapların türlerine göre bir değerlendirme yapıldığında; yüzde 65 oranında aşk kitapları, yüzde %24 siyaset ve yüzde 13 oranında düşünce/felsefe kitapları satılıyor. Türkiye’nin bir sorunu haline gelen kitap okuma oranının az oluşu toplumun birçok yönden olumsuz etkilenmesine yol açıyor. Birçok toplumsal sorunu çözememenin en önemli etkenlerinden biri kitap okuma oranının az olmasıdır.

Uzmanların fikir birliğine vardığı bir konu var ki; okumanın hem insan ruhuna hem de zihin yapısına olumlu etkileri bulunmaktadır. Okumayı seviyorsanız kitap satırlarının arasında kaybolmanın ruhunuza ne kadar iyi geldiğini bilirsiniz. Bizi gündelik hayatın yorgunluğundan uzaklaştırıp farklı dünyalar ve olaylar içinde kaybolmamızı sağlar. Okuduğumuz romanın kahramanlarına dönüşür, yaz sıcağında kitap kahramanıyla birlikte karlar altında iliklerimize kadar üşüyerek yolculuk eder, bir balo da müziğin ritmine kaptırırız kendimizi. Okurken birçok karakteri anlamaya ve onlar gibi hissetmeye başlarız. Farklı karakterlerin analizlerini yapar, kitapta gelişen olaylara karşı tepkilerini önceden kavramaya çalışırız. Bu durum hem hayal gücümüzü hem de zihnimizi canlı tutarak, ruhumuzda iyi bir kitap okumanın esintilerini hissettirir.   

Küçük yaşlarda okuma alışkanlığı kazanmak öğrenme hızını da etkiler. Hatta okul hayatında, girilen sınavlarda bunun etkisi görülür. Özellikle son yıllarda mantık yürütmeye dayalı sınav sisteminde okuma alışkanlığı edinmiş olmak kişiyi birçok kişiden daha ön sıralara atar. Diğer bir yandan okumak yazım tekniğimizin şekillenip, gelişmesini sağlar.

Hepimizin okumayı tercih ettiği türler farklıdır. Bazıları ansiklopedi türünde bilgi içeren kitaplar okumayı tercih ederken bazıları fantastik konular içeren kitaplar okumayı seçer. Her insanın zevkleri farklı olduğu gibi kitap okuma zevkleri de farklıdır. Okunulan her kitap insana çok değerli öğretiler katar. Kitap okumak insanı geliştirip dönüştürdüğü gibi, okunan kitap türlerinin çeşitliliği yepyeni dünyanın kapılarını aralar.

Çocuklukta okuma alışkanlığı edinememiş insanlar için hiçbir şey geç değil. Uzmanlar alışkanlık kazanabilmek için 21 günün yeterli olduğunu söylüyorlar. Çok geç olmadan okuma alışkanlığını kazanmalı ve çevremize de aşılamalıyız. Çünkü okumak bize sandığımızdan çok daha fazla şey katar. Zengin kelimeler barındıran cümleler kurmamızı sağlayarak insanlarla olan iletişimimizi kuvvetlendirir. Ayrıca empati yönümüzün gelişmesini sağlar.

Okumak bizi gündelik hayatın yorgunluğundan kurtardığı gibi kötü düşüncelerden ve psikolojik olarak kendimizi kötü hissetmemizden uzaklaştırır. Okumak kurtarıcıdır ve zihni bir süreliğine de olsa dinlendirir. Zihnin sakinleşmesi ruhumuza ve bedenimize de yansır. Kitap kahramanları ile bütünleşmemiz, hayal dünyasını en geniş çerçeveden irdelememize ve kendimizi yeniden keşfetmemizi sağlar. Böylelikle insanları anlamamız ve çok boyutlu düşünmemiz kaçınılmaz olacaktır. Çünkü oluşturduğumuz görüntüler tamamen bizim kendi hayal dünyamızın ürünleri olacaktır. Sonuç olarak okumak insan beynini geliştirirken diğer yandan konforlu bir uyku, daha az stres içeren bir hayat sürdürmemizi, insan ilişkilerinde daha sağlıklı kararlar almamızı sağlar.