MALLARI VE CANLARI İLE İMTİHAN EDİLENLERİN MÜKAFAT

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Kur’an-ı Kerim Allah yolunda malları ve canları ile mücadele eden yiğit müminleri nasıl müjdeliyor? İşte malları ve canları ile imtihan edilen ve bu uğurda mücadele eden müminlerin mükafatı… Kur’an-ı Kerim’de; Mekke’den Medine’ye hicretten sonra, tedrici olarak müslümanların savaşmalarına izin verildi. Bu dönemde nazil olan şu iki ayet-i kerimede; mü’minlerin malları ve canları ile imtihan edilecekleri haber verilmekte ve sabredenler müjdelenmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; Mallardan, Canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) sabredenleri müjdele!” (el-Bakara, 155) “Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız husûsunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takva gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.” (al-i İmran, 186) Mekke’de sabır, sebat ve tahammül şeklinde gerçekleşen cihad; Medine’de artık bir devlete kavuşan müslümanlar için nizami bir hal aldı. Mekkeli müşriklerin tehditlerine karşı, Peygamber Efendimiz, mü’minleri cihada hazırladı.

Nitekim daha Akabe Bey‘atlerinde Abdullah bin Revaha -radıyallahu anh- ayağa kalkarak, Rasûlullah - sallallahu aleyhi ve sellem-’e; “–Ya Rasûlallah! Rabbin ve kendin için bize istediğin şartı koşabilirsin.” demişti. Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: “–Rabbim için şartım, O’na ibadet etmeniz ve hiçbir şeyi O’na şirk koşmamanızdır. Kendi hakkımdaki şartım ise, canlarınızı ve mallarınızı nasıl koruyorsanız, beni de öylece korumanızdır.” Medine’den gelen mübarek sahabe topluluğu sordular: “–Böyle yaparsak karşılığında bize ne vardır?” Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- cevaben; “–Cennet vardır!” buyurunca, oradakiler; “–Ne karlı bir alışveriş! Bundan ne döneriz ne de dönülmesini isteriz!” dediler. (İbn-i Kesir, Tefsir, II, 406) Bugün de O’nu, O’na imanı, O’nun ahlakını ve sünnet-i seniyyelerini korumak bu çerçevededir.

Eğer gönlümüzde O -sallallahu aleyhi ve sellem- olursa, O’na muhabbet ve ittiba olursa, iki cihanda ilahi azaptan -biiznillah- muhafaza olunuruz. ayet-i kerimede buyurulur: “Halbuki Sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.” (el-Enfal; 33) Bu ayet-i kerime; Rasûlullah Efendimiz yaşadığı müddetçe, O’nun içinde bulunduğu topluma azap inmeyeceğini müjdelemektedir. Müfessirler; Efendimiz’in sünnetinin, bir toplumda yaşanmaya devam ettiği müddetçe de ümmetine toplu azabın inmeyeceğini ifade etmişlerdir. Bu ayet Peygamberimiz’in Allah katındaki şeref ve kıymetine delildir. Üftade -kuddise sirruhû- Hazretleri der ki: “Kâinattaki bütün intizam Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şerefli vücudu iledir. O, Hakk’ın zatının mazharı ve alemlerin tılsımıdır. Hatta İsa -aleyhisselam-, cesediyle birlikte semaya yükseldiği halde, O’nun pak cisminin dünyada kalmasının, cesetler aleminin ıslah ve intizamı için olduğu söylenmiştir.

(Bursevi, Rûhu’l-beyan, III, 342) Cenab-ı Hak, muhacirleri malları ve canlarıyla cihad edenler olarak tarif etti ve onların ensar ile kardeşliklerini meth ü sena buyurdu: iman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır…” (el-Enfal, 72) Bu ayette birbirine kardeş olan muhacir ve ensarın, birbirine mirasçı oldukları da bildirilmekteydi. Daha sonra bu hüküm kaldırıldı. Bedir Gazvesi, mü’minlerin ilk harbi ve ilk zaferi oldu. İman asabiyeti, ırki asabiyeti bertaraf etti. Uhud’da ise cihat hususunda bazı imtihanlar yaşandı. Başta istişare esnasında Peygamberimiz ’in müdafaayı tercih eden görüşüne muhalefet, Daha sonra harp esnasında okçuların mühim bir kısmının mevzilerini terk etmesi ve Müşriklerin orduyu arkadan kuşatması esnasında bazı Müslümanların dağılması gibi birtakım imtihanlar yaşandı. Uhud Gazvesi’nden sonra Saff Sûresi nazil oldu. Bu sûrede; mü’minlere cihat hususunda «yapamayacakları iddialı şeyleri söylememeleri» talim edilmiş; Cenab-ı Hakk’ın böyle iddialı tavırlarla konuşanları değil, bünyan-ı mersûs / kenetlenmiş bir bina gibi, saflar halinde savaşanları sevdiği bildirilmiştir.

Benzer Videolar