BİR DESTANDIR

Çanakkale Savaşı, Türk milletinin kahramanlık ve fedakarlıkla yazdığı bir destandır. Her ziyaretçi, şehitlerin izlerini arar ve bu topraklarda ölümsüzleşen kahramanların anılarını yaşar. Gelibolu, Arıburnu, Conkbayırı gibi mekanı kutsal kılan zaferlerin ve fedakârlıkların yeri olan Çanakkale, tarihteki en büyük savaşlardan birini simgeliyor.

İlk defa dokuz on yaşlarındayken, ailemle birlikte gitmiştim Çanakkale Şehitliği’ne. Yetişkin olduğumda da iki kere daha gitme şansım oldu. Üçünde de aynı duygularla gezdim siperlerin arasında. Çocukken gittiğimde yöre halkından bir amcanın kendi çabasıyla açmış olduğu müzeyi gezmiştik. Gelibolu’yu karış karış gezmiş, topladığı her şeyi müzesinde ziyarete açmıştı. Havada çarpışıp birbirine kaynaşmış kurşunlar etkilemişti beni en çok. Bir de büyüklerimin aralarında konuşurken söyledikleri:” İnsan burada adım atarken korkuyor. Bastığımız her toprağın altında bir şehit yatıyor olabilir”

Çanakkale’ye gidenler bilir, değişik bir sessizliği vardır şehrin. Sanki hemen karşıda yatan şehitlerimizin rahatsız olmaması için özel bir çaba içindedir bütün şehir. Huzur da verir bu sessizlik, tuhaf bir hüzün de.

Bir destandır Çanakkale Savaşı. “Centilmenler Savaşı” diye anılan bir destan. İki tarafın siperlerden birbirlerine konserve, sigara attığı, birbirlerinin yaralılarını omuzlarında taşıdığı bir destandır. Öyle bir destandır ki, içinden efsaneler türetilmiştir. Uzun beyaz bir bulutun içinde kaybolan Anzaklar, Türk ordusunun önünden yürüyen, sadece düşman askerlerin gördüğü evliyalar, uçarak taarruza giden askerler…

Zaferden sonra, çekilip gitmek zorunda kalan tarafın geride bıraktığı askerlerin annelerine, muzaffer komutanın “Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Onlar artık bizim evlatlarımızdır” dediği bir destandır Çanakkale savaşları.

Arıburnu, Conkbayırı, Anafartalar, Elli Yedinci Alay Şehitliği, Sargıyeri, Alçıtepe, her yeri hüzünden minnete, oradan hayrete ve coşkuya sürükler Çanakkale ziyaretçisini. Tabyalar zafer selamı verirler boğazın iki yakasından. Ve Çimenlik Kalesi, denizin kenarına yaydığı etekleri, burçlarında nazlı nazlı dalgalanan al bayrağıyla vakur bir duruş sergiler bütün heybetiyle. Vatan Sevgisi coşar, kabarır, doruğa çıkar bağrınızda, kahramanlık şarkıları, vatan ve zafer marşları çınlar kulaklarınızda.

Her giden kendi memleketinin, kendi ailesinin şehitlerinin izlerini arar mezar taşlarında. Çünkü her ailede uzak ya da yakın bir akraba vardır Çanakkale’de savaşmış olan.

Askere gidecek yaşta erkek kalmadığı için yaşa bakılmaksızın kırk kilonun üzerinde her erkeğin cepheye gönderildiği, komutanların üç dakika sonra öleceğini bilerek taarruza kalkan askerleri için gözyaşlarını içlerine akıttığı çocuk onbaşıların savaştır Çanakkale.

Yarımadada gencinden yaşlısına her kadının, her erkeğin, her çocuğun cephede olmasa da cephe gerisinde savaştığı, yara sardığı, silah, cephane taşıdığı, su taşıdığı, yemek taşıdığı destandır.

Tayın bittiği anda Anadolu kadınlarının gönderdiği kuru incirlerin, cevizlerin askerlere yetiştiği destandır. Formalar yırtılmış, postallar erimiş, ayaklara sargılar sarılmıştır ama şikâyet etmeden siperini bekler, çarpışır, savaşır askerler. Vatan namustur çünkü. Onu korumak, bayrağı düşürmemek boynunun borcudur.

Babası, ağası, dedesi de gittikleri savaşlardan dönmemiştir çoğunun. Komutanını babası bilir o askerler. Kimi anasının hayatta kalan son evladıdır. Onu da kınasını yakıp göndermiştir fedakâr ana, “Vatana kurban olsun” diye.  

“Ben size soğuk vaat ediyorum. Ben size açlık vaat ediyorum. Ben size perişanlık vaat ediyorum. Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum.” Diyen komutanlarının arkasından gözlerini kırpmadan ölüme koşan askerlerin destanıdır Çanakkale.

Bu gün bu vatan varsa Gelibolu toprağının altında yatan o kahramanların sayesinde vardır ve onların omuzlarında taşınmaktadır. Onların kanları, suladıkları toprağı vatan yapmıştır.

Aziz Atamızın, komutanlarımızın ve tüm şehit ve ebediyete göçen gazilerimizin ruhları şad olsun.

Benzer Videolar