Nilüfer BEKCİ

Nilüfer BEKCİ

19 Nisan 2024 Cuma

ALKOL YIKIMI

ALKOL YIKIMI
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Kadehte durduğu gibi durmaz” derler. Doğrudur. Akşam sofralarının arkadaşıdır. Özellikle de eğlence sofralarında bir iki demlenmek hoşa gider. İçen çakırkeyif olur, kendini eğlenceye bırakır, daha rahat konuşur, güler, içini döker. Ama fazla kaçarsa eğlencenin de sonu kötü bitebilir. Nice kavgalar bu yüzden çıkmış, yaralanmalar, ölümler bu yüzden olmuştur. Alkol komaları sonucu ölümleri saymıyorum bile…

Bir de bunun kronikleşmesi var. Alkolizm dediğimiz bağımlılık yüzünden ocaklar sönüyor, yuvalar yıkılıyor, insanlar evsiz kalıyor. AMATEM’ler alkoliklerle dolu.

Psikolojik bağımlılık bir süre sonra fiziksel bağımlılığa dönüşüyor ve bırakmak imkânsız hâle geliyor. Tedavi görenlerin yüzde seksen gibi büyük bir oranı ilk bir yıl içinde alkole tekrar başlıyor.

Alkolizmin zararlarını, aileleri nasıl bir yıkıma sürüklediğini, nasıl yoksul bıraktığını, yuvaları nasıl yıktığını anlatan pek çok hikâye ve roman yazılmış. Bunlardan biri de Naşide Gökbudak’ın  “Sıdıka Hanım” adlı romanı.

1896-1937 yılları arasında Elazığ’ın Harput eteklerinde geçen romanda yazar, Saray Köyü’nün beyi olan dedesi ve anneannesi Sıdıka Hanım’ın hikâyesini anlatıyor. Saray Köyü, adını on yedi köyün sahibi Küçük Bey ve annesi Dilşat Hanım’ın yaşadığı saraydan almış.

Komşu köyden gelin getirilen güzeller güzeli Sıdıka, romanın başkahramanı ve olaylar onun etrafında dönüyor. Roman aynı zamanda masum ve tertemiz iki ayrı aşkın hikâyesini de içeriyor.

On yedi Köyün malı bile alkol ve kadın bağımlılığına dayanamıyor. Dilşat Hanım’ın görgüsü de, otoritesi de oğlunun ahlâksızlığını ve bağımlılığını engellemeye yetmiyor. Artık alkolün esiri olan Küçük Bey’in gözü ne genç ve güzel karısını ne de evlatlarını görüyor.

Artık gece yarısından sonra bulunacak bir şişe rakı için bir tarla bağışlayacak bir kadına bir gece için mücevherler verecek duruma geliyor. Bey’in durumu köylüler arasında alay konusu oluyor, sadece alaylı sohbetlere değil, türkülere de konu oluyor.

Sıdıka Hanım romanı bir zamanların kültür merkezi Harput’u anlatması bakımından da dikkat çekici. Roman Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde başlıyor; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, Ermeni İsyanları, Kürt İsyanları bu dönemde yaşanıyor. Doğu Anadolu’nun ücra köşelerinde kurtuluş savaşı ve sonunda kurulan yeni yönetimin algılanma biçimi anlatılıyor.

Harput sayılı tarihi hazinelerimizden biri. Okulu ve öğretmeni bile olmayan köylerimizin olduğu bir dönemde bir Amerikan, bir Fransız koleji ve bir de medresesi bulunması da Harput’un ne derece önemli bir kültür ve tarih abidesi olduğunu göstermekte. Kitabın önsözünde Gökbudak da bu konunun üzerinde duruyor ve bu romanı yazma motivasyonlarından birinin de Doğu Anadolu’ya dikkat çekmek ve iç turizmi bölgeye yönlendirmek olduğunu belirtiyor.

Romanın sonunda, kahramanlarının hikâyenin bitiminden sonraki yaşantıları hakkında da bilgi veriliyor.

Yazarın, doğuda yaşaması ve erken yaşta gelen ölümün etkisiyle Divan Edebiyatımızda hak ettiği yeri alamadığını düşündüğü büyük şair Hacı Hayri Bey de roman kahramanlarından biri. Sıdıka Hanım’ın kayınvalidesi Dilşat Hanım güçlü kişiliği, görgüsü, olgun ve arif davranışlarıyla romanın dikkat çeken karakterlerinin başında geliyor. Yanaşma Beko’nun tertemiz aşkı da hayranlık uyandırıyor.

Naşide Gökbudak. “Sıdıka Hanım”, Kitaplığınızda mutlaka bulunması gereken bir roman.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.