Mine KAYAÇELİK

Mine KAYAÇELİK

12 Nisan 2023 Çarşamba

 EN GÜVENLİ SIĞINAK

 EN GÜVENLİ SIĞINAK
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hayat, bir deniz misali durgun, dalgalı, fırtınalı geçip gider. Denizin en güvenilir hali durgun olmasıdır. Dalgalı veya fırtınalı zamanlarda gemiler sığınılacak bir liman ararlar. Eğer sığınılacak güvenli bir limanı bulamazlar veya o limana yetişemezlerse koca koca dalgalarla boğuşmak zorunda kalırlar.

Hayatımızda ise aynı deniz gibi durgun olarak ifade ettiğimiz anlar, monoton geçen veya mutlu ve sorunsuz yaşadığımız anlardır. Dalgalı veya fırtınalı olarak adlandırdığımız zamanlar ise hastalık hali ve musibetlerle dertlerin üzerimize karabulutlar gibi çöktüğü zamanlardır. Denizde en güvenli, emin ve tehlikesiz yolculuk yapabilmek için denizin durgun olması gerekir. Yaşadığımız hayatımızda ise, denizin tam tersi, en durgun halimiz bizim en tehlikeli anımızdır. Bela ve musibet içinde olduğumuz zamanlar bizim için zor görünür, çile ve ıstırap çekeriz. Fakat, ona göre tedbirimizi alırız. O belaya karşı direniriz çalışırız ve belanın üzerimizden gitmesi için elimizden gelen her şeyi yaparız. Belanın üzerimizden kalkması için fedakârlıkla yapamayacağımız şeyleri yaparız. Azimle üstesinden gelemeyeceğimiz şeylerin üstesinden gelir ve musibeti başımızdan def ederiz. Bunları yaparken çok zahmet çekeriz, acılar yaşarız. Neticede musibet sayesinde hayat direncimiz artarak hayata tutunarak, hayatta kalma mücadelesi vererek hep gelecek tehlikelere karşı dikkat ve dakik içinde oluruz. Bu, bize, hayatta başarılı olmayı ve dimdik ayakta kalmamızı sağlar. Hiçbir derdimizin olmadığı anlarda yani hayatımızı durgun olarak her türlü beladan, hastalıktan uzak yaşadığımız anlarda ise kendimizi hayatın ritmine uymaktan alıkoyarız. Çünkü, hayatın durgun olması ile monotonluk ve mutlu bir yaşam bizlere tekdüzelik bir hayatı getirir. Her türlü tehlikeden ve endişeden uzak bu tekdüzelik, hayata dair beklentilerimiz ve düşüncelerimiz yavaş yavaş kaybolur ve tamamen bizden çıkar gider. Böylece bizleri bir rehavet kaplar. Bu rehavet de bize kendimizi unutmamızı sağlar. “Biz kimiz? Neyiz? Bu dünyada işimiz ne?” gibi soruların cevaplarını unuturuz. En önemlisi de şeytanın tuzaklarına tam açık hedef oluruz. Şeytanın tüm hilelerine, her tülü desise ve aldatmalarına kanacak ve uyacak hale gireriz. Böylece şeytan, bizleri avlar. Kendisinin kurduğu  heves ağlarına atar ve biz pusuya düşmüş zavallı av vaziyetinde, yaratılışımızın gayesi Allah’a kulluktan uzaklaşmış bir şekilde şeytan, uzaktan bizleri şehvet dalgalarında derinden derine daldırır. O takılı kaldığımız ağlarda çırpındıkça daha da ağlara saplanırız ve dalgalar içerisinde kayboluruz. Aynı denizin ortasında bir anda fırtınaya kapılan gemiler gibi savunmasız ve çaresiz kalırız. Bizi kurtaracak birilerini bekleriz.

İnsan yaratılışında savunma mekanizması vardır. İster manevi ister maddi olsun her türlü tehlikede bu savunma mekanizması devreye girer kişiye tehlike sinyali göndererek uyarıda bulunur ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlar. Vücudumuzda bir organımız rahatsızlansa tüm organlar birleşip o organın rahatsızlığını gidermek için seferber olurlar. Herhangi bir yerimiz ağrısa tüm vücudumuz o ağrıyı hisseder. Aynı şekilde insan bir belaya düşerse hemen beyni alarm verir savunma mekanizması devreye girer, insan teyakkuza girerek tüm tehlikelere dikkat kesilir. Adımlarını daha dikkatli atar. O musibetin üzerinden gitmesi için elinden geleni yapar, çalışır, gayret eder ve olumsuz durumu ortadan kaldırmak için var gücüyle çalışır. Bu durum refleks olarak kişinin kendini koruma mekanizması ile kendiliğinden meydana gelmektedir. Doğru yolu bulmak doğru yolu bulduğunda o yoldan gitmek bizleri bütün kötülüklerden korur o yüzden her zaman iyi düşünelim iyi olsun…

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.